Sol elinde cep telefonu, sağ elinde direksiyon, kulağı, ağzı telefonda, burnu ve gözleri yolda. Bilmezmiş gibi suçunu basar gaza geçerdi. Araba kullanırken cep telefonuyla konuşmak trafik suçuydu. Bunu bilirdi ama önemsemez, telefonu çalsa hemen açar, arayan olmazsa kendi arardı. Nasılsın, iyi misin faslından sonra önemsiz bir olayı önemliymiş gibi anlatırdı.
Şehir içi trafiğinde yavaş giden bir araca korna çalar, daha hızlı gitmesi için, uyarırdı. Adamın hızı o kadar, daha ne yapsın, sen telefonunu kapa da aklını yola ver. Yanlışta olan sensin, hiç yoktan başkalarını rahatsız etme.
Günlerden bir gün telefonla konuşarak evinden çıktı. Arabasına binip yola çıkacak ve telefonla konuşmaya devam edecekti. Albatros oradaydı. Dürbünlü tüfeğiyle telefoncuyu tek kurşunla alnının çatısından vurarak yere serdi.
Ona Albatros derlerdi. Asıl adı Reşit'ti. Dürbünlü tüfeğiyle arabasıyla seyir halindeyken telefonla konuşan avına çıkmıştı ve plastik kurşun kullanmıştı. Bir saat sonra yattığı yerden doğrulan ve aklı başına gelen telefoncu, arabayla giderken kimseyi aramayacağına, telefon çalsa kesinlikle açmayacağına, arabayı emin bir yere park ettikten sonra bu işlemleri gerçekleştireceğine kendi kendine söz verdi.
SON