Türk komedisine yeni tarz getirdik

Şekerpare

Daimi Üye
Katılım
28 Temmuz 2011
Mesajlar
14.495
Tepki
20.502
Puan
113
Konum
Mutluluklar Diyarından (:
712074981306.jpg


"Bugüne kadar bize çok gülenler, şimdi daha çok gülecek" diyecek kadar filmine güveniyor Tolga Çevik. Türk komedi sinemasına yeni bir tarz getirdiğine inanıyor bu filmle. İşte Çevik'in Şubat'ta vizyona girecek filmine dair anlattıkları...

Bir film senaryosu yazmak nereden icap etti?
Çok senaryo geliyor fakat kimse senin ne oynayacağını düşünmüyor! Herkesin bir derdi var, yazıyor bir hikaye, mesajını veriyor, 'bir de Tolga oynarsa çok izlenir' diyor, o kadar. Halbuki ben, sadece çok kişinin seyretmesini umut ettiğim bir film yazdım, hiç de bir mesajım, anlatmak istediğim derdim yok. Hollywood matematiğine uymaya çalıştık; gidelim, izleyelim, çok eğlenip evimize dönelim, bütün derdim budur!
Dedektiflik hikayesi aklına durup dururken mi geldi peki?
Birçok şeyi oynayabilmek adına dedektif çok uygun bir karakter... Yani bir dedektif hikayesi yazarsam, bir filmde 20 ayrı karakter oynayabilirim ama doktor yazarsam doktor oynamak zorundayım! Ayrıca ben bir zamanlar böyle bir şey oynamıştım, 'acaba bundan bir tip yaratsam mı' diye düşünüyordum sürekli, üzerinde çalışınca oldu.
Özellikle komedyenler, belli bir noktaya gelince, kendi yazdığı hikayeleri çekmek istiyor ille de. Herkes komedi yazamadığı için mi iş başa düşüyor, 'beni benden iyi kimse çözemez' durumu mu yoksa ?
Kimse seni senden iyi çözemez, o bir gerçek tabii ama bizim yazma sebebimiz bu değildi. Biz dediğim; hikaye benim olsa da Levent Pala ve Ozan Açıktan'la birlikte yazdık senaryoyu. Sebep şu; birileri seni ne kadar çözerse çözsün, onun dramaturjik olarak bir hikayeye bakışı başka, komedisi/esprisi başka. Seninkiyle aynı olmadığı için, senin çok sevebileceğin bir şey yazmayabiliyor. Ya da senin ona, "Bak şöyle yaz, ben bunu çok köpürtürüm" dediğin şey onun kafasına yatmıyor. Zaten senelerdir, 'bir gün sinema filmi yapmamız lazım' derken buraya kadar dayanabildim. Çünkü 'ben yazamam' diyordum ama beni bir gazladılar, oturup yazdım.
Yani 'ego'sal bir sorun yok ortada?
Hayır efendim, öyle bir şey yok. Çok güleceğimiz bir hikaye gelsin, ben seve seve oynarım.
Nasıl bir film bekliyor bizi, çok mu şaşıracağız, çok mu güleceğiz, ne olacak?
Bugüne kadar bize çok güldülerse, bu filmde daha da gülecekler, eminim! Öyle enteresan şeyler yazdık, onları da öyle katlayarak çekti ki Ozan; tadından yenmez bir hale geldi. (Eşi Özge Çevik araya giriyor) Benim bayıldığım en az 7-8 sahne var! Ben lüzumsuz objektifimdir, bir şey kötüyse kötüdür benim için, ki 'Komedi Dükkanı'nda yapmışlığım çoktur ama bu filmi çok beğendim. Temiz iş olmuş.

"BİZ DE BÖYLE ÇEKELİM"
Pahalı bir prodüksiyon mu oldu?
Ucuz değil tabii. Dünyanın en iyi kamerası neyse o kullanıldı. Türkiye'nin en iyi görüntü yönetmenlerinden biriyle çalıştık falan filan ama 'vay anasını gayrı safi milli hasılanın dörtte biri' gibi bir durum yok.
Bol aksiyon var galiba?
Biz sinema dünyasında yapılan tüm trüklerden kaçmaya çalıştık. Yani seyirci tahmin edemesin diye yazdım her şeyi, tufaya düşsün istedim. Benim içime çok sindi, geceleri çok rahat uyuyorum. Şöyle netleştireyim; bu film Türk komedi sineması anlamında çok farklı bir yere gelecek.
Çok iddialı bir laf!
Öyle ama! Bir tarz olacak.
Nedir bu tarzın adı?
'Bizce' diyelim (kahkahalar) Daha adını bulamadım, Ozan (Açıktan) koysun! Şaka bir yana, çok başka bir yere gidecek bu film. Bundan sonra "Biz de böyle çekelim komedi filmimizi" diyeceklerine çok inanıyorum.




YÖNETMENLİK YAPMAM
Senaryo yazdım ama kesin bildiğim bir şey var; yönetmenlik yapmam! Çünkü harcım değil, altından kalkamam onun. Yönetmenlik çok başka bir kafa. En önemlisi teknik işi, eğitimini almak lazım. Ben eğitimini almadığım bir şeyi yapmak istemem."

Şuan sinema var hayatımda
'Televizyon defterini kapattım artık film yapacağım' durumuna geçiş yaptın mı?
Öyle büyük konuşmak olmaz bu memlekette... Sadece 'Komedi Dükkanı' bitti, onu söylemek isterim. Filmin sağlığı açısından, kafamda başka işlere yer ayırmamam gerekiyordu ama öyle bir şey buluruz ki yine, döneriz ekranlara, hiç belli olmaz!
Tiyatro, stand up?
Şu an sadece sinema var hayatımda çünkü çok eğleniyorum. Sinema çok daha uzun soluklu bir eğlence. En az altı ayını veriyorsun bir filme, perişan oluyorsun ama onun verdiği mutluluk çok acayip. Baştan sona bir roman yazmış oluyorsun.

Palayla doğrarsan canım acır benim de...
Şerif Gören'in 'saygısız' bulduğu eleştirmenler, emek verdiği işi yerden yere vuranlar hakkında dava açmak istemesine ne diyorsun?
Şöyle anlatayım... Hayatımda ilk defa, 6.5 hafta boyunca setteydim. Tam anlamıyla her gün! Herkesin iki-üç gün boşu vardır ama benim hiç olmadı. Yönetmenle başlayıp, yönetmenle paydos yaptım. Şimdi bu kadar içinde olduğunuz bir şeyi, gelip palayla doğrarsa birisi, canınız acır. Ben hamasi de bir insanım, acır yani! Elbette bazen kesmek gerekir, kesmezseniz kangren olur ama bunu güzel anlatmak lazım. Şimdi burada da, çok kıymetli birisinden bahsediyoruz, 50 yıl az değil, neredeyse benim yaşım kadar emek vermiş Şerif Gören. Üslup önemli. Sonuçta bir eleştirmen yanlışımızı, eksiğimiz görüyorsa teşekkür ederiz, uyarsın ki ikinci filmde atlamayalım. Ama 'olmamış canım' dediği zaman kırılırım!
Ne seni vazgeçirir yazmaktan, tekrar film çekmekten?
Eşim gelip dese ki, 'Tolga ben seyrettim, olmamış bu iş' derse geri çekilirim, onun dışında hiçbir şey beni durdurmaz. Bu konuda tek güvendiğim odur. Çünkü akşam yanında olduğum insan inanmamışsa, bir sıkıntı vardır.

ÖZGE BENİ İPTEN ALDI
Vaayy ne güzel. Açık ve net söyler misin eleştirilerini?
Özge Çevik: Söylerim, çoğu şeyi engellediğim olmuştur. Çünkü ben biraz daha acımasızım, sadece üzülürüm. Ama Tolga 'canım yanar' dediği zaman gerçekten kalbi kırılıyor, çok duygusal. O yüzden 'Acaba bunu yapayım mı?' diyerek bir şeye dalmak üzereyken ben geri çekiyorum bazen onu. T.Ç: Beni çok ipten aldı Özge, yoksa çok saçma şeyler yapmış olabilirdim. Bir film senaryosu yazmak nereden icap etti?
Çok senaryo geliyor fakat kimse senin ne oynayacağını düşünmüyor! Herkesin bir derdi var, yazıyor bir hikaye, mesajını veriyor, 'bir de Tolga oynarsa çok izlenir' diyor, o kadar. Halbuki ben, sadece çok kişinin seyretmesini umut ettiğim bir film yazdım, hiç de bir mesajım, anlatmak istediğim derdim yok. Hollywood matematiğine uymaya çalıştık; gidelim, izleyelim, çok eğlenip evimize dönelim, bütün derdim budur!
Dedektiflik hikayesi aklına durup dururken mi geldi peki?
Birçok şeyi oynayabilmek adına dedektif çok uygun bir karakter... Yani bir dedektif hikayesi yazarsam, bir filmde 20 ayrı karakter oynayabilirim ama doktor yazarsam doktor oynamak zorundayım! Ayrıca ben bir zamanlar böyle bir şey oynamıştım, 'acaba bundan bir tip yaratsam mı' diye düşünüyordum sürekli, üzerinde çalışınca oldu.
Özellikle komedyenler, belli bir noktaya gelince, kendi yazdığı hikayeleri çekmek istiyor ille de. Herkes komedi yazamadığı için mi iş başa düşüyor, 'beni benden iyi kimse çözemez' durumu mu yoksa ?
Kimse seni senden iyi çözemez, o bir gerçek tabii ama bizim yazma sebebimiz bu değildi. Biz dediğim; hikaye benim olsa da Levent Pala ve Ozan Açıktan'la birlikte yazdık senaryoyu. Sebep şu; birileri seni ne kadar çözerse çözsün, onun dramaturjik olarak bir hikayeye bakışı başka, komedisi/esprisi başka. Seninkiyle aynı olmadığı için, senin çok sevebileceğin bir şey yazmayabiliyor. Ya da senin ona, "Bak şöyle yaz, ben bunu çok köpürtürüm" dediğin şey onun kafasına yatmıyor. Zaten senelerdir, 'bir gün sinema filmi yapmamız lazım' derken buraya kadar dayanabildim. Çünkü 'ben yazamam' diyordum ama beni bir gazladılar, oturup yazdım.
Yani 'ego'sal bir sorun yok ortada?
Hayır efendim, öyle bir şey yok. Çok güleceğimiz bir hikaye gelsin, ben seve seve oynarım.
Nasıl bir film bekliyor bizi, çok mu şaşıracağız, çok mu güleceğiz, ne olacak?
Bugüne kadar bize çok güldülerse, bu filmde daha da gülecekler, eminim! Öyle enteresan şeyler yazdık, onları da öyle katlayarak çekti ki Ozan; tadından yenmez bir hale geldi. (Eşi Özge Çevik araya giriyor) Benim bayıldığım en az 7-8 sahne var! Ben lüzumsuz objektifimdir, bir şey kötüyse kötüdür benim için, ki 'Komedi Dükkanı'nda yapmışlığım çoktur ama bu filmi çok beğendim. Temiz iş olmuş.

"BİZ DE BÖYLE ÇEKELİM"
Pahalı bir prodüksiyon mu oldu?
Ucuz değil tabii. Dünyanın en iyi kamerası neyse o kullanıldı. Türkiye'nin en iyi görüntü yönetmenlerinden biriyle çalıştık falan filan ama 'vay anasını gayrı safi milli hasılanın dörtte biri' gibi bir durum yok.
Bol aksiyon var galiba?
Biz sinema dünyasında yapılan tüm trüklerden kaçmaya çalıştık. Yani seyirci tahmin edemesin diye yazdım her şeyi, tufaya düşsün istedim. Benim içime çok sindi, geceleri çok rahat uyuyorum. Şöyle netleştireyim; bu film Türk komedi sineması anlamında çok farklı bir yere gelecek.
Çok iddialı bir laf!
Öyle ama! Bir tarz olacak.
Nedir bu tarzın adı?
'Bizce' diyelim (kahkahalar) Daha adını bulamadım, Ozan (Açıktan) koysun! Şaka bir yana, çok başka bir yere gidecek bu film. Bundan sonra "Biz de böyle çekelim komedi filmimizi" diyeceklerine çok inanıyorum.





Sabah
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst