DİL konusunda, Namık Kemal'in çok doğru bir tesbiti var.
Diyor ki:
- İnsan cemiyetlerinin gelişmesi, dil ve edebiyatlarının ilerlemesine bağlıdır. Mezhep, din, milliyet ayrılıkları, ticaret, ziraat, sanat sahalarındaki gerilik, bir çöküntünün sebebi değil neticesidir.
Asıl sebep, dildeki kusurdur, geriliktir. Osmanlı'nın çöküş sebebi, dildeki bozukluktan doğmuştur. Eski âlimler, yalnız Arapça'ya, Farsça'ya önem verdiler. Türkçe bir gramer bile hazırlamadılar. Maarifi, geniş bir alana yayamadılar. Böylece, milleti harab ettiler.
Rumeli'de, memleketlerimiz bulundu ki, âlimleri dil ilmini Arapça tahsil eder, halka Rumca anlatırlardı. Hülasa, lisansızlık muvaffakiyetsizliği, muvaffakiyetsizlik ise kuvvetsizliği doğurdu!
Dil, bir insanın ve bir milletin hayatında bir şahdamar gibidir.
Dili budanan, yontulan, zayıflatılan, kurutulan bir insanın ve bir milletin milliyeti de bitmiş demektir. Nitekim, siyasi istiklâlini kaybeden milletler, dillerini kaybetmedikleri takdirde, günün birinde yeniden tarih sahnesine çıkarak hür ve bağımsız olabilmişlerdir. Ama dillerini kaybeden milletlerin, yeniden derlenip toparlandıklarına dair tarihlerimizde bir örnek bile yoktur.
Dilin, kişi ve millet hayatındaki büyük önemini bilen Batılı devletler, çocuklarını çok zengin bir dil dünyası içinde yetiştirmektedirler.
Nitekim İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde, 8 yıllık ilk eğitimden geçen çocukların ders kitapları, 71 bin kelimeyle yazılmıştır. Bu rakam, Japonya'da 44 bin, İtalya'da ise 32 bin civarındadır.
Türkiye'de ise Milli Eğitim Bakanlığımız, zaman zaman Öztürkçe hastalığına yakalanarak, çocuklarımızın ders kitaplarını 6-7 bin kelimeyle hazırlatmaktadır.
Çocuklarımız da, bu 6-7 bin kelimenin yüzde 10'uyla düşünüp konuşmaktadırlar. Geriliğimizin, felâketimizin en büyük sebebi işte bu dil kısırlığından doğmaktadır.
Dilimiz Türkçe'dir
ŞİMDİ burada açıklanması gereken çok önemli bir soru var...
Batı Dünyası neden bizim önümüzde?
Batı Edebiyatı neden bizim edebiyatımızdan daha zengin? Sebebi ayan beyan ortadadır. Çünkü insanların ve milletlerin gelişmeleri zengin bir dille mümkündür. İnsanlar, dünyanın her yerinde kelimelerle düşünür, kelimelerle konuşurlar.
71 bin kelimeyle düşünen, konuşan, yazan, araştıran milletlerle 6-7 bin kelime içine sıkışıp kalan milletler elbette bir olamazlar.