TÜRKÜ GÖZLÜ GÜZELE...
BİLESİN!..
Sana; saflığın,güzelliğin ve aşkın ifadesi olduğu için “ Türkü Gözlüm “ diyorum.” Beni bensiz bırakan Sen ile Beni sensiz bırakan Sen “ çelişkisinin kördüğüm olup boğazıma geçerek,bir şafak vakti beni darağacında sallandırdığını görünce pişman olmayasın diye son defa sana,son olarak yazıyorum. BİLESİN!..
Bir günlük hasretinin dahi, yüreğimde yıllarca süren çilelere denk fırtınalar kopardığını, bu yazdıklarımın hasretinle ve özleminle daha bir güzelleştiğinin ve daha çok sevildiğinin bir belgesi olduğunu BİLESİN!...
Sensizken seninle olmak ile seninleyken sensiz kalmanın verdiği ızdırabın sessiz çığlıklarının kağıda izdüşümüdür bu yazdıklarım. Ama olsun varsın “ Sessizliğin tenhasında,Sensizliğe takılıyken gözlerim “ Sevdan ve Sen daha bir güzelsin bende.BİLESİN!...
Türkü Gözlüm sakın sevdamı,siyah-beyaz arabesk Türk filmi sevdalarıyla ve sözlerimi arabesk şairlerin sevgililerine kin kusan şiirleriyle kıyaslama. Eğer beni ve sevdamı anlamak için illa bir misal arıyorsan,Leyla ve Mecnun var. Gerisi yalan.BİLESİN!..
Ben sana binlerce yıllık geçmişimdeki yiğitlerin,bir çeşme başında,bir pencere kenarında bir çift kara gözün kaçamak bakışı yada platonik bir tebessümle yüreklerinin yanıp kavrulmasının mirasçısı olarak sesleniyorum.BİLESİN!..
İşte tüm bu duygularla,bir gece vakti senin için yakılmış türküleri çalıp söylerken,sen niyetine bir kırmızı güle bakarken ve bir “bozlak” hüznünce boğazımdan süzülünce kadehim,bir hikaye düşer aklıma,BÜLBÜL ve KIRMIZI GÜLE dair;
“ Daha zamanın çok fazla eskimediği günlerde,sarayın genç bahçıvanı,padişahın kızına sevdalanır. Sevdası bir kor halini alınca,hatırlı kişiler padişahtan kızı istemeye giderler. Padişah anlayışlı adamdır.
Neden olmasın der.
Senden tek isteğim kızımı alabilmek için dünyanın en iyi
bahçıvanı olduğunu ispat etmen. Bunun içinde bana 30 gün içinde bir dal KIRMIZI GÜL getirmeni istiyorum.Herkes birbirinin gözüne bakar,çünkü dünya üzerinde gülün sarısı,siyahı,beyazı vardır da kırmızısı yoktur o zamanlar. Bahçıvan bildiği bütün kitaplara bakar,yazmazlar. Tohumları karıştırır kırmızı olmazlar,bilginlere sorar,bilemezler,tüccarlara sorar,bulamazlar. Kısaca kimse bulamaz bahçıvanın derdine derman.
Zaten ne zaman dertliye derman olmuştur ki derdi olmayan. Son akşam uzanır yatağına ve ağlar saatlerce,gece yarısı bir Bülbül konar cama ve şöyle der:
-Derdini biliyorum. Ben sabaha kadar ararım,bulursam bahçeye bırakırım.
Bahçıvan gece güne devrolana dek bekler son bir umutla,padişahın yanına gitmeden çıkar bahçeye,gördükleri karşısında şaşkınlık bile yaşayamadan gece neler olduğunu sorar kırmızı laleye. Kırmızı lale gördüklerini anlatır; “ Seher vakti Bülbül geldi,en güzel makamda en güzel sesi ile şakıdı ve beyaz güle; En sivri dikenini yüreğime batır dedi. Beyaz gül denileni yapınca BÜLBÜL öldü GÜL kızardı.”
Sen de bakışlarınla yüreğimi darmadağın ettin. Güzelliğin yüreğimin darmadağın olmasındandır.BİLESİN!..
İşte bu sebeple sana GÜLÜM diyorum. Ve pek çok yiğidin sevdiği pek çok güzelin,yiğit yüreklere sultan olmak dururken,yiğitlerin sözleri yerine sarhoş ağızlardan dökülen ayyaş kelimelere mahkum olduklarını gördükçe daha bir çok seviyorum seni.BİLESİN!..
Bağışla beni Türkü Gözlüm,sınırsız duyguları,sınırlı zamanlarda,sınırlı
mekanlara sığdırmanın sınırlı zorluğunda sadece bunları yazabiliyorum. Gerisini ANLAYASIN...
Ve ben; Seni ve güzelliğini,kelimelere cümlelere ve şiirlere sığdırmaya çalıştığım için senden özür dileyerek ve,
Bir seni,hep seni,tek seni sevdiğimi
Bir sana,hep sana,tek sana seslenerek
Şiir diye YÜREĞİMİ sunuyorum YÜREĞİNE.
BİLESİN!..
Mustafa TÜRKARSLAN
BİLESİN!..
Sana; saflığın,güzelliğin ve aşkın ifadesi olduğu için “ Türkü Gözlüm “ diyorum.” Beni bensiz bırakan Sen ile Beni sensiz bırakan Sen “ çelişkisinin kördüğüm olup boğazıma geçerek,bir şafak vakti beni darağacında sallandırdığını görünce pişman olmayasın diye son defa sana,son olarak yazıyorum. BİLESİN!..
Bir günlük hasretinin dahi, yüreğimde yıllarca süren çilelere denk fırtınalar kopardığını, bu yazdıklarımın hasretinle ve özleminle daha bir güzelleştiğinin ve daha çok sevildiğinin bir belgesi olduğunu BİLESİN!...
Sensizken seninle olmak ile seninleyken sensiz kalmanın verdiği ızdırabın sessiz çığlıklarının kağıda izdüşümüdür bu yazdıklarım. Ama olsun varsın “ Sessizliğin tenhasında,Sensizliğe takılıyken gözlerim “ Sevdan ve Sen daha bir güzelsin bende.BİLESİN!...
Türkü Gözlüm sakın sevdamı,siyah-beyaz arabesk Türk filmi sevdalarıyla ve sözlerimi arabesk şairlerin sevgililerine kin kusan şiirleriyle kıyaslama. Eğer beni ve sevdamı anlamak için illa bir misal arıyorsan,Leyla ve Mecnun var. Gerisi yalan.BİLESİN!..
Ben sana binlerce yıllık geçmişimdeki yiğitlerin,bir çeşme başında,bir pencere kenarında bir çift kara gözün kaçamak bakışı yada platonik bir tebessümle yüreklerinin yanıp kavrulmasının mirasçısı olarak sesleniyorum.BİLESİN!..
İşte tüm bu duygularla,bir gece vakti senin için yakılmış türküleri çalıp söylerken,sen niyetine bir kırmızı güle bakarken ve bir “bozlak” hüznünce boğazımdan süzülünce kadehim,bir hikaye düşer aklıma,BÜLBÜL ve KIRMIZI GÜLE dair;
“ Daha zamanın çok fazla eskimediği günlerde,sarayın genç bahçıvanı,padişahın kızına sevdalanır. Sevdası bir kor halini alınca,hatırlı kişiler padişahtan kızı istemeye giderler. Padişah anlayışlı adamdır.
Neden olmasın der.
Senden tek isteğim kızımı alabilmek için dünyanın en iyi
bahçıvanı olduğunu ispat etmen. Bunun içinde bana 30 gün içinde bir dal KIRMIZI GÜL getirmeni istiyorum.Herkes birbirinin gözüne bakar,çünkü dünya üzerinde gülün sarısı,siyahı,beyazı vardır da kırmızısı yoktur o zamanlar. Bahçıvan bildiği bütün kitaplara bakar,yazmazlar. Tohumları karıştırır kırmızı olmazlar,bilginlere sorar,bilemezler,tüccarlara sorar,bulamazlar. Kısaca kimse bulamaz bahçıvanın derdine derman.
Zaten ne zaman dertliye derman olmuştur ki derdi olmayan. Son akşam uzanır yatağına ve ağlar saatlerce,gece yarısı bir Bülbül konar cama ve şöyle der:
-Derdini biliyorum. Ben sabaha kadar ararım,bulursam bahçeye bırakırım.
Bahçıvan gece güne devrolana dek bekler son bir umutla,padişahın yanına gitmeden çıkar bahçeye,gördükleri karşısında şaşkınlık bile yaşayamadan gece neler olduğunu sorar kırmızı laleye. Kırmızı lale gördüklerini anlatır; “ Seher vakti Bülbül geldi,en güzel makamda en güzel sesi ile şakıdı ve beyaz güle; En sivri dikenini yüreğime batır dedi. Beyaz gül denileni yapınca BÜLBÜL öldü GÜL kızardı.”
Sen de bakışlarınla yüreğimi darmadağın ettin. Güzelliğin yüreğimin darmadağın olmasındandır.BİLESİN!..
İşte bu sebeple sana GÜLÜM diyorum. Ve pek çok yiğidin sevdiği pek çok güzelin,yiğit yüreklere sultan olmak dururken,yiğitlerin sözleri yerine sarhoş ağızlardan dökülen ayyaş kelimelere mahkum olduklarını gördükçe daha bir çok seviyorum seni.BİLESİN!..
Bağışla beni Türkü Gözlüm,sınırsız duyguları,sınırlı zamanlarda,sınırlı
mekanlara sığdırmanın sınırlı zorluğunda sadece bunları yazabiliyorum. Gerisini ANLAYASIN...
Ve ben; Seni ve güzelliğini,kelimelere cümlelere ve şiirlere sığdırmaya çalıştığım için senden özür dileyerek ve,
Bir seni,hep seni,tek seni sevdiğimi
Bir sana,hep sana,tek sana seslenerek
Şiir diye YÜREĞİMİ sunuyorum YÜREĞİNE.
BİLESİN!..
Mustafa TÜRKARSLAN