YAY, Aslan ve Koç ile paylaştığı ateş grubunun, değişken üyesidir. Yöneticisi göklerin cömert efendisi Jüpiter, doğal yeri ise kutsal bir düzene duyulan inancı, felsefe, bilim ve yüksek eğitimi, geleceğe dair planları ve uzak ufukları temsil eden 9uncu evdir.
Ateş burçları, yoktan var etmek, yeni başlangıçları hayata geçirmek ve değişimin liderliğini yapmak görevini üstlenirler. Koç liderliği bileğinin hakkı ile alır Aslan liderliği doğum hakkı olarak görür )) Yay ise, klasik bir liderden ziyade insanlık için kendini feda eden bir öncü, bilinmezliğin kapısını ilk açan olmayı göze alan, cesur bir maceracıdır
YAYa dair konseptler, mitolojik olarak Titan Prometheusun öyküsünü çağrıştırır. İnsanın çamurdan yaratılmasına vesile olan Prometheus, ateşi tanrılardan çalarak fanilere getirir Yani çamura tanrısal özü katar
Bu nedenle YAY, tüm insani zaaflarına rağmen, elinde kutsal meşaleyi yani tanrıların emanetini taşıyan kişidir Seçilmiştir, şanslıdır, korunmaktadır ama yükü ağırdır! Kendisine verilen ekstra özellikler yüzünden, görevlidir, borçludur, hatta gerekirse gönüllü bir kurbandır Yerçekimi ile gökçekimi arasında sıkışmış, inancından güç alan ama bedeninin zayıflıklarıyla ve korkularıyla mücadele eden, kaybolmamak için YOLA DEVAM etmesi gereken insanoğlunun, ta kendisidir!
YAY Olmak
Mübareklerin ellerine sanki merkezde görünmez bir meşale tutuşturulmuş ve Hadi Evlat! Durmak yok denilip aramıza yollanmışlardır )) O yüzden de YAYın vardığı bir durakta huzur bulduğunu, iki rekat rahat durduğunu görmek, daha hiç bir kula nasip olmamıştır ))
YAY olmak, elinde olanla asla memnun olamamak, hep durduğun yerin az ötesindeki bir işarete gözünü dikmek ve habire kimsenin aklının ermediği bir takım antin kuntin işlerin peşinde olmaktır
Bir Oğlak olarak doğan ancak yükselen burcu Yay olan (17 Ocak 1902, 04:00 civarı) Nazım Hikmet şöyle yazmıştır;
En güzel deniz:
Henüz gidilmemiş olanıdır.
En güzel çocuk:
Henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz:
Henüz yaşamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz:
Henüz söylememiş olduğum sözdür
YAY olmayı bundan daha iyi anlatan bir şiir yoktur
Onlar İngiliz dilindeki larger than life yani hayattan daha büyük ifadesinin tanımladığı gibi, hayatın sunabildiği her şeyi ve daha fazlasını yaşamayı özler ve ömürlerini hep henüz denememiş oldukları bir şeyin peşinde geçirmek isterler.
Bir insanı, bir durumu, bir amacı hedeflerine aldıkları zaman, aynen son sınırına dek gerilmiş bir yaydan fırlayan ok gibi odaklı, ödünsüz ve dönüşsüz olur, sınır tanımayı, tedbir almayı, uyarılara kulak vermeyi, sabretmeyi ve elbette vazgeçmeyi bilmeden, sonuca doğru giderler.
Ne var ki hep henüz görmedikleri bir rüyanın peşinde oldukları için de, tam anlamıyla fethettiklerini düşündükleri her şehri arkalarında bırakıp, yeni bir amaca doğru altın kaseyi arayan bir şövalye misali yola koyulurlar.
Bu arkalarında bıraktıkları şehirlerden vazgeçtikleri anlamına gelmez! Kaybetmek ihtimali doğar doğmaz, apansız bir ziyaret, en şıkından bir girizgah, en adanmışından bir çaba sergileyerek, durum üzerindeki ETKİNLİKLERİNİ geri kazanmaya girişirler. Bir yandan da yüreklerinde sıradaki fetih seferine dair hevesler tomurcuklanmaktadır ))