Tesettür kadının cazibesini artırması değildir.
Tesettür kadının cazibesini saklaması demektir.
Zamane gençliğinin kendinden geçmiş, garip kıyafetlerini ve tamamen batı özentisi diken gibi jöleli saçlarını, ne kadar yadırgasak da, insan gözü zamanla kötüye de alışıyor demek ki onlar da artık takılmıyor gözümüze…
Gençlerdeki bu, iman, ahlak, örf ve gelenek eksikliğinden hasıl olan gariplikler, aslında bir boşluğun aslıyla değil taklidiyle doldurulmaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır. Özelde ailede, genelde ise toplum içinde kendilerine doğru örneği bulamayan ya da bulduğu halde televizyon, internet vs. kitle iletişim araçlarından bir virüs gibi yayılan “Avrupa en iyisidir, onların yaptığı en doğrudur, çağdaşlık ancak Avrupa’lılara benzemekle olur!”türünden telkinlerin etkisiyle bu yabancı fikriyatın peşine takılan gençlik, aslını inkar etmeyen ama olanca gücüyle kendinden olmayana benzemeye çalışan, ne doğuya ne de batıya ait olmayan , arada sıkışıp kalmış bir nesil görüntüsü vermektedir.
Bu değişim, etkileşim ve diğerlerine benzeşme, maalesef, kendine din olarak İslam’ı benimsemiş ve benimsediği dinin emrini yaşamaya çalışan Müslüman kadını da ağına düşürmüştür. Büyük üzüntüyle Müslüman kadının geçirdiği başkalaşım sürecini izlemekteyiz hayatın her alanında…Sokakta, çarşıda, pazarda, düğünlerde, televizyon programlarında, konserlerde(!)
“Tesettür modası” denilerek,(güya)hem örtülü hem de modern(!) görünmek isteyen “elit” (İslam’da da böyle sınıflar oluşturma derdine düştüler şimdi de)Müslüman hanımlar için, Rus mankenlerin bolca makyaj ve alımlarıyla, düzenlenen tesettür defileleri gün geçtikçe artmaktadır .Tesettür modası adı altında Anadolu’nun muhafazakar ve milliyetçi ailelerinin kızları , bu modadan etkilenerek, ortaya dini bağlamından kopuk, inanç eksenli tesettürle hiçbir ilgisi olmayan, melez bir giyim kültürü çıkmıştır.(2) Örtülü(!) dediğimiz kızlarımızın birçoğunda, gerçek manasıyla tesettür nerdeyse kalmamıştır. Örtüyü ya da tesettürü, tek bir renge ya da belli kalıp bir kıyafete bağlayıp “bunun dışındakiler tesettür değildir” diyenlerden değiliz ama özellikle son zamanlarda artan "Bu ne biçim bir örtünmedir" diye hayretle izlediğimiz, sanki İslam’ın tesettür ve hicap emriyle adeta dalgasını geçen bir tuhaflıkla zaman zaman maskaralığa dönüşen, garip kıyafetler karşısında da üzülüyoruz.
Belli/ belirgin odaklar tarafından bilinçlice, üstünde oynanan oyunlardan bihaber, derdi sırf güzelleşmek, dikkatleri üstüne çekmek olan örtülü hanımlar tarafından da safiyane bir bilinçsizlikle, tesettürün asıl vermesi gereken mesajı değiş /tiril/ miştir. “Ben Allah’tan korkan bir müslümanım. Kıyafet tercihimle ilan ediyorum ki, yabancı erkeklerin bana bakmasını istemiyorum” diyen bir tesettür anlayışı yerini; gözalıcı renk ve desen armonisi içinde, makyaja uygun başörtüsüyle, daracık ve kısa pardesülerle, ince topuklu, pırlanta taşlı, açık ayakkabılar eşliğinde, cazibe merkezi olmaya aday bir anlayışa terk etmiştir.
Oysa ki, Medine’de Yahudi Beni Kaynuka oğullarının, hazmedemedikleri İslam’ın tezahürü olarak gördükleri ve saldırdıkları ve bunun neticesinde Peygamberimiz’in ve sahabelerin uğruna savaş verdiği örtü , bu değildi.
Maraş’ta, namahremden korunulmaya çalışılan, Sütçü İmam’ın canından kıymetli görerek canını verdiği örtü , bu değildi.
Asırlardır dünya üzerindeki İslam topraklarında ve Osmanlı’da Müslüman kadının örttüğü örtü , bu değildi.
Nur 31’de, Ahzab 59’da Allah’ın mümine hanımlara emrettiği örtü de , bu değildi.
.
Tesettürün asıl amacını (inanın bizden bile daha iyi) bilen İslam düşmanları, tesettürü kökünden yok edemeyeceklerini düşündüklerinden olacak , "bu konuyu nasıl bulandırırız da asıl manasından uzaklaştırabiliriz" i formüle edip “moda, kadına özgürlük, modernlik” yemleriyle, bu konuda yeterli bilgi ve sağlam imani temeli olmayan müslüman kadını ağlarına düşürmüşler, bunun neticesinde de, maal-esef amaçlarına ulaşmışlardır. Tesettür(!) firmalarının ürün katalogları ve podyumlardan sonra sokaklarda, mahallemizde, en yakınımızda arz-ı endam etmeye başlayan “örtülü tesettürsüzler”in sayıları arttırmıştır. Ve ne yazık ki gitgide de çoğalmaktadır.
Halbuki tesettür kadını güzelleştirmek için değil bilakis güzelliğini örtmek için farz kılınmıştır. Şu unutulmamalıdır ki, bir kadın, sırf kendisini güzelleştiriyor, kendisine yakışıyor diye örtünüyorsa , onun başında ayet değil bir bez parçası bulunuyordur. Tek rehber ve yol gösterici önünde en güzel örnekken, onun düşmanlarının körü körüne takipçisi olmak hiçbir mümine hanıma yakışmaz. Kendisini Müslüman olarak niteleyen bir hanımın amacı; O’nu Yaradan’ın emrini yerine getirerek rızasını kazanmaksa şayet, bunu en doğru şekilde nasıl yapabileceğini iyi öğrenmesi, şuurlu bir şekilde emre sarılması gerekmektedir. Bu bağlamda, biz müslüman hanımlar olarak öncelikle yapmamız gereken, bize tesettürü emreden Rabbimiz’in, konuyla ilgili bize özel hitaplarını yani hicab ayetlerini tekrar tekrar dikkatle okuyarak, Rabbimizin bizden ne istediğini iyi idrak etmek olacaktır. Zira O’nun emri sadece başımıza bir örtü sarmak değildir.
Tesettür bir bütün olarak, hicab, iffet, haya vs duygularıyla kuşatılmış “takva elbisesi”yle birlikte yaşanmadığı müddetçe anlamını yitirecek, karşı cenahtakilerin dahi garipsediği, alay ettiği garip (tesettürlü!) kıyafet biçimleri artmaya devam edecektir. Fakat başörtüsüyle birlikte asıl kuşanılması gereken takva elbisesine bürünüldüğünde, zamanın fitnelerinden kurtulup tekrar ayetlere dönüldüğünde ve vahiy hayatın tam ortasına taşındığında ise kaybetttiğimiz tesettürün ruhu geri gelecektir inşAllah