Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat,
soluk almak güçleştiğinde,
yüreğin susup,
mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak;
yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak...
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını;
zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da,
O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;
küçük şeylerle başlamalı belki;
örneğin,
bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar,
yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini;
ağlayan birine
'gül',
inleyen birine
'sus'
dememeli!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu; adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
sevgisiz, soysuz kalarak!
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir,
seher yeli okşamalı saçlarını...
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna;
fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu;
bir gencin düşlerinde geleceği;
bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi,
mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;
bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için;
Çünkü;
hiç düşmemişsen,
el vermezsin kimseye kalkması için,
hiç çaresiz kalmamışsan,
dermanı olamazsın dertlerin;
ağlamayı bilmiyorsan,
neşesizdir kahkahaların;
merhaba dememişsen,
anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini,
ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı!
Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın;
hep vermek ya da hep almak için...
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!
Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın;
hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!
Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak!
Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
ama,kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki,
hakkını verebilsin sevdiklerinin;
zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için...
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer;
asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama,
herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı!
alıntı
__________________
soluk almak güçleştiğinde,
yüreğin susup,
mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak;
yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak...
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa, gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını;
zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da,
O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;
küçük şeylerle başlamalı belki;
örneğin,
bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar,
yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!
Başkasının yerine koyabilmeli kendini;
ağlayan birine
'gül',
inleyen birine
'sus'
dememeli!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu; adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
sevgisiz, soysuz kalarak!
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir,
seher yeli okşamalı saçlarını...
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna;
fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu;
bir gencin düşlerinde geleceği;
bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi,
mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;
bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için;
Çünkü;
hiç düşmemişsen,
el vermezsin kimseye kalkması için,
hiç çaresiz kalmamışsan,
dermanı olamazsın dertlerin;
ağlamayı bilmiyorsan,
neşesizdir kahkahaların;
merhaba dememişsen,
anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini,
ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı!
Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın;
hep vermek ya da hep almak için...
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!
Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın;
hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!
Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak!
Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
ama,kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki,
hakkını verebilsin sevdiklerinin;
zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için...
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer;
asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama,
herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan!
Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı!
alıntı
__________________