Aslı Oktay
Daimi Üye
ZARİYAT SURESİ
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Tozu dumana katıp savuran (rüzgar)lara,
2- Derken, ağır yük taşıyan (bulut)lara.
3- Sonra kolaylıkla akıp gidenlere,
4- Sonra iş(ler)i taksim edenlere andolsun.
5- Size vadedilmekte olan, hiç tartışmasız doğrudur.
6- Şüphesiz din (hesap ve ceza) da mutlaka gerçekleşecektir.
7- Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış göğe andolsun;
8- Siz, gerçekten birbirini tutmaz bir söz (çelişkili ve aykırı görüşler) içindesiniz.
9- Ondan çevrilen çevrilir,
10- Kahrolsun, o zan ve tahminle yalan söyleyenler;
11- Ki onlar, bilgisizliğin kuşatması içinde habersizdirler.
12- Hesap ve ceza (din) günü ne zaman? diye sorarlar.
13- O gün onlar, ateşin üstünde tutulup-eritilecekler:
14- Tadın fitnenizi. Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir.
15- Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar;
16- Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı.
17- Gece-boyunca da pek az uyurlardı.
18- Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi.
19- Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.
20- Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır.
21- Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?
22- Gökte rızkınız vardır ve size vadolunmakta olan da.
23- İşte, göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, şüphesiz, o (size vadedilen) sizin (aranızda) konuştuklarınız kadar, elbette kesin bir gerçektir.
24- Sana İbrahimin ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?
25- Hani, yanına girdiklerinde: Selam demişlerdi. O da: Selam demişti. (Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk.
26- Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.
27- Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); Yemez misiniz? dedi.
28- (Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. Korkma dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.
29- Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.
30- Dediler ki: Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
31- (İbrahim) dedi ki: Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?
32- Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik dediler.
33- Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için.
34- (Ki bu taşların her biri,) Rabbinin Katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir.
35- Bu arada, müminlerden orda kim varsa çıkardık.
36- Ne var ki, orda Müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık.
37- Ve orada, acı bir azaptan korkanlar için bir ayet bıraktık.
38- Musa (olayın)da da (düşündürücü ayetler vardır). Hani Biz onu açık bir delille Firavuna göndermiştik;
39- Fakat o, bütün kişisel ve askeri gücüyle yüz çevirdi ve: (Bu,) Ya bir büyücü veya bir delidir dedi.
40- Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) kınanacak işler yapıyordu.
41- Ad (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onların üzerine köklerini kesen (akim) bir rüzgar gönderdik.
42- Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp-kül gibi dağıtıyordu.
43- Semud (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onlara: Belli bir süreye kadar yararlanın denmişti.
44- Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp-yakaladı.
45- Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne yardım bulabildiler.
46- Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar da fasık bir kavim idi.
47- Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz.
48- Yeri de Biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici(yiz).
49- Ve Biz, herşeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.
50- Öyleyse, Allaha doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten Ben sizi, Ondan yana açıkça uyarıyorum.
51- Allah ile beraber başka bir İlah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi, Ondan yana açıkça uyarıyorum.
52- İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka: Büyücü ve cinlenmiş demişlerdir.
53- Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, azgın ve taşkın (tağiy) bir kavimdirler.
54- Öyleyse sen, onlardan yüz çevir; artık kınanacak değilsin.
55- Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma, müminlere yarar sağlar.
56- Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.
57- Ben, onlardan bir rızık istemiyorum ve onların beni doyurup-beslemelerini de istemiyorum.
58- Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allahtır.
59- Artık gerçekten, zulmedenler için, (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler.
60- Kendilerine vadedilen o (azap) günlerinden dolayı vay o inkar edenlere.
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Tozu dumana katıp savuran (rüzgar)lara,
2- Derken, ağır yük taşıyan (bulut)lara.
3- Sonra kolaylıkla akıp gidenlere,
4- Sonra iş(ler)i taksim edenlere andolsun.
5- Size vadedilmekte olan, hiç tartışmasız doğrudur.
6- Şüphesiz din (hesap ve ceza) da mutlaka gerçekleşecektir.
7- Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış göğe andolsun;
8- Siz, gerçekten birbirini tutmaz bir söz (çelişkili ve aykırı görüşler) içindesiniz.
9- Ondan çevrilen çevrilir,
10- Kahrolsun, o zan ve tahminle yalan söyleyenler;
11- Ki onlar, bilgisizliğin kuşatması içinde habersizdirler.
12- Hesap ve ceza (din) günü ne zaman? diye sorarlar.
13- O gün onlar, ateşin üstünde tutulup-eritilecekler:
14- Tadın fitnenizi. Bu, sizin pek acele isteyip durduğunuz şeydir.
15- Şüphesiz muttaki olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar;
16- Rablerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsanda (güzel davranışta) bulunanlardı.
17- Gece-boyunca da pek az uyurlardı.
18- Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi.
19- Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı.
20- Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır.
21- Ve kendi nefislerinizde de. Yine de görmüyor musunuz?
22- Gökte rızkınız vardır ve size vadolunmakta olan da.
23- İşte, göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, şüphesiz, o (size vadedilen) sizin (aranızda) konuştuklarınız kadar, elbette kesin bir gerçektir.
24- Sana İbrahimin ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?
25- Hani, yanına girdiklerinde: Selam demişlerdi. O da: Selam demişti. (Haklarında bilgim olmayan) Yabancı bir topluluk.
26- Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi.
27- Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); Yemez misiniz? dedi.
28- (Onlar yemeyince) Bunun üzerine içine bir tür korku düştü. Korkma dediler ve ona bilgin bir erkek çocuk müjdesini verdiler.
29- Böylece karısı çığlıklar kopararak geldi ve yüzüne vurarak: Kısır, yaşlı bir kadın (mı doğum yapacakmış)? dedi.
30- Dediler ki: Öyle. (Bunu) Senin Rabbin buyurdu. Çünkü O, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
31- (İbrahim) dedi ki: Şu halde sizin asıl isteğiniz nedir, ey elçiler?
32- Doğrusu biz, suçlu-günahkar bir kavme gönderildik dediler.
33- Üzerlerine çamurdan (iyice sertleşip kaskatı kesilmiş) taşlar yağdırmak için.
34- (Ki bu taşların her biri,) Rabbinin Katında ölçüyü taşıranlar için (herkese ayrı ayrı) işaretlenmiştir.
35- Bu arada, müminlerden orda kim varsa çıkardık.
36- Ne var ki, orda Müslümanlardan olan bir evden başkasını bulmadık.
37- Ve orada, acı bir azaptan korkanlar için bir ayet bıraktık.
38- Musa (olayın)da da (düşündürücü ayetler vardır). Hani Biz onu açık bir delille Firavuna göndermiştik;
39- Fakat o, bütün kişisel ve askeri gücüyle yüz çevirdi ve: (Bu,) Ya bir büyücü veya bir delidir dedi.
40- Bunun üzerine, Biz onu ve ordularını yakalayıp denize attık; (ki o,) kınanacak işler yapıyordu.
41- Ad (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onların üzerine köklerini kesen (akim) bir rüzgar gönderdik.
42- Üzerinden geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, mutlaka çürütüp-kül gibi dağıtıyordu.
43- Semud (kavmin)de de (ayetler vardır). Hani onlara: Belli bir süreye kadar yararlanın denmişti.
44- Ancak Rablerinin emrine baş kaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp-yakaladı.
45- Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne yardım bulabildiler.
46- Bundan önce Nuh kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar da fasık bir kavim idi.
47- Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz.
48- Yeri de Biz döşeyip-yaydık; ne güzel döşeyici(yiz).
49- Ve Biz, herşeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.
50- Öyleyse, Allaha doğru (yönelip, şirkten ve bozulmalardan) kaçın. Gerçekten Ben sizi, Ondan yana açıkça uyarıyorum.
51- Allah ile beraber başka bir İlah(ı ortak) kılmayın. Gerçekten sizi, Ondan yana açıkça uyarıyorum.
52- İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka: Büyücü ve cinlenmiş demişlerdir.
53- Onlar bunu (tarih boyunca) birbirlerine vasiyet mi ettiler? Hayır; onlar, azgın ve taşkın (tağiy) bir kavimdirler.
54- Öyleyse sen, onlardan yüz çevir; artık kınanacak değilsin.
55- Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma, müminlere yarar sağlar.
56- Ben, cinleri ve insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.
57- Ben, onlardan bir rızık istemiyorum ve onların beni doyurup-beslemelerini de istemiyorum.
58- Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi olan Allahtır.
59- Artık gerçekten, zulmedenler için, (geçmişteki) arkadaşlarının günahlarına benzer bir günah vardır. Şu halde acele etmesinler.
60- Kendilerine vadedilen o (azap) günlerinden dolayı vay o inkar edenlere.