yalnızlığa düşülmüş bir dip nottur bu satırlar,
aşk’ın kevgirinden süzülen…
…./sokuldum bahri yâr’imin ihsan heybesine, aşk’a adanmış kelimeleri israf etme korkusuyla kaleme dokunurum nazla, niyazla…yalnızlığın gölgesini, kalemimin himayesine alırım. yakınlığında huzur bulduğum yâr’in huzurunda adımlarım mahcûp edamla./
baharın kokusu yayılır duayla süslenmiş semaya; yüreği kavrulmuşların nefesleri arş’ın direği olur . yalnızlığa medhiye okuyan yürekler, karanlığın gizinde eşyanın hakikatini aralar, bir olan’ın yakınlığını dilerler. yalnızlığın beraberliğindeki huzurla avunuırlar gün geceye dönerken.
yalnızlığının kuytusunda, huzurun dilencisi olan yürekler hatrına hayat bahşedilir şimdilerde arsız bedenlere. sükûtu semaya niyaz olarak yükselenler hatrına; nefes alacaklıyız. cana kafes olan bedenimiz hala hayata yol bulur bu girift dünyada, hala çırpınır soluklanmak adına.
kimileri toplar cesaretini, toparlanır gider uzaklara; kimselere sormadan kimsesizliği seçerler. kimileri kalabalıklarda yalnız adımlarlar sokakları. sonlu alemin sonsuz huzur va’deden tarafını arar dururlar kaldırımların soğuk bakışları arasında. kâh bir yolu severler çıktığı sokağı bilmeden, kâh bir dergahı severler farkına varmadan…
her birimiz aşinasıyız aslında hüznün, acının. her birimiz büyük bedeller ödeyerek satın alıyoruz hüznü, rahmetinden suâl olmayan yâr’dan. yüreğimize danışmadan dilimizden dökülüveren dualarla, bir iç geçirişimizle çiziliyor hüzün hayatımızın tahtına. yalnızlığı kendimiz dokuyoruz özenle hayatımızın kasnağına; ama duayı yüreğimiz okuyor yalnızlıkta, hazanda, hüzünle… gözyaşlarımız kendince süzülüyor simamızdan; yüreğimize itaatle…
her birimiz aşinasıyız yalnızlığın, yalnızlıkla gelen sessizliğin. şimdilerde derinden gelen bir sesin niyazı dokunur söze, hâle…ve ağlarız sessizce…
derinlerde bir yerlerde onarılmaz yaralar var;
oralara dokunmuş bir kırıcı söz, bir keskin nazar, bir soğuk nefes…nokta!
(alıntı)