- Thread Starter
- #21
Yanlış bir baharda yol alırken eteklerimde biriken karalarım, doğru zamanı seçmek için derin bir nefes alıp “Besmele” ile başlamalıyım.
…
Soğuk rüzgârların eteklerine yapışmış sıcak iklimlerden medet beklerken günüme, imkânı olmayan hayalleri alnımda yeşertiyor seccade. Garip bir kokudur duyduğum, adımın ardında saklı kentlerden. Arkası yarınlı ölümler uslandıramaz yangınları. Gidilen yol hangi yoldur ki ayakların böylesi kanamalı? Aşk diye kapıyı arayıp başlarken söze, yırtıp atılan zaman aralıklarında birikmiş hikâyeler toplarken, avuçlarımın içindekileri yakarmışım meğer. Meğer aşk denilen yalanları savurmuşuz gençliğimizin göğüne. Rahman’ı bulamayan hangi söz aşk kapısını aralayabilirdi ki elleriyle?
Ey seyyah!
Git ve bul!
Bul ve deki içimdeki o kayba; yıllarca hangi satırda yaşadın? Sen hep devrik cümlelerde vardın.
Başı ağrılı gecelerin annem duasına koyuluyor dilim; “Allâhümme ecirnâ mine’n-nâr”
Ayak izlerimde bir gün sönüyor. Yalancı diyarlardan haberler uçuruyor güvercinler. Kilitlenmiş penceremden içeri güneş sızacak diye kopuyor kıyamet. Bilmediğim renkleri, bilmediğim sesleri, yüzleri ve dâhi tüm bilmediklerimi arıyorum karanlığımda. Oradaysan ses ver yüreğim. Soruma cevap biç; sen dua ile dayandığın o kapıya aşkın boyasına bürünüp yürüdün mü hiç?
Geceleri kandiller süsler şehrimin kubbesini. Birbirine günahsız ağızlardan dökülür bir yağmur tanesi. Cübbeni aldın mı sırtına bezm-i elestten yüklendiğin sözün ağırlığı vurulur boynuna. Siyah ve beyaz arasında dönen senaryolarda gerçekliğine inanılmayan doğrular sıkışır parmak arasına. Tüm siyahlar beyaz içindir esasında. Ertelenmiş yaşamlarda takvim dalı kadarken zaman, ezberden geçirilmiş yinelenişlerdir ân… Aşk diyarında ölüdür yalan. “Edep Yâ Hû” kapısından geçilince yanmaktır aslolan. Doğru ateşte yandığın sürece kül olmak ne gam?
Aranıyor!
Kuraklaşmış Evs ve Hazrec gönlümüze Mus’ab b. Umeyrler… Alnımızdan düşen çizgilerin parantez içlerine çizilirken hayat, hafızamda bir Mecnun dilleniyor şimdi; “Leyla senden Leyla kim?”
Ey seyyah!
“Bu yolda nasıl yürünür?
- Aşkla…”
…
Gün, seni geceden bekliyorum. Gel ve söndür rahlemde yanan mum ışıklarını. Arta kalmış hesapların sorulmamış suallerini göm geçmişe. Git gide başkalaşan dünyaya başka bir telden dem vur. Dile gelsin âşık – maşuk… Dile gelsin yedi kat semâ…
…
Kaç önsöz diye geçti kervanlar. Ve kaç son söze ulaştı yazanlar.
Yarınlarımın ellerini dünden kirletenler! Yıkarsa aşk yıkar bu elleri…
alıntı