Kıvanç'ın son dizisi geliyor!
Kıvanç Tatlıtuğ, GQ Dergisi’nin mayıs sayısına kapak oldu. ‘Into the Wild’ filminden esinle Yedigöller’de yapılan çekimlerde yakışıklı oyuncu, ‘özgürlük’ temalı pozlar verdi.
Yedigöller'de sezon mayıs ayında başlıyor, yani sezon öncesi oradayız. Büfeler bile kapalı. Kimsecikler yok. Tam da istediğimiz gibi. Gölün kenarına ulaştığımız an, arabadan atıyor kendini Kıvanç, tek kelimesini duyuyorum: “Muhteşem!”
“Uzaklara kaçmak, küçük köylere, kasabalara, balıkçıların ya da yerel insanların yanına gitmeyi seviyorum. Çoğu zaman beni tanımıyor, tanısa da aldırmıyorlar. Simit yiyorsa simit yer misin kardeş diyor, bir çay da sana koyuyor ya; işte o muhabbeti seviyorum. İnsanların doğal olduğu, samimiyetle sohbet ettiği yerleri, bu sohbetleri gördükçe dünyaya bakışım güzelleşiyor, motivasyonum yükseliyor.”
‘OLGUNLUK DÖNEMİNDEYİM’
Çekim planımızı soracak olursanız, aslında biraz plansızlık. Poz vermesini istemiyoruz. Aramızda çektiğimiz ve poz vermediği her fotoğrafta daha da yakışıklı. “Aslında yazar olarak şu an epey şanslıyım. Çünkü sen ne röportaj yapmayı seviyorsun ne de kimseye güveniyorsun. Oysa şimdi dört arkadaş geldik dağ başına; hem kamp, hem çekim, hem röportaj yapıyoruz.
Ben şimdi, senin hayatının nasıl bir dönemine denk geldim?” “Hayatımın olgunluk dönemine denk geldin. Daha doğrusu, sanırım bu olgunluğu keşfetmenin başlangıcındayım. Bir durup görmek lazım. Susup duymak lazım. Şu an kuvvetli bir şekilde ona inanıyorum. Elimden geldiğince, güncel haberlerin dışında sektörle ilgili şeyleri takip etmemeye çalışıyorum ki kafam karışmasın. Bir şekilde zehirlenmeyeyim.
Gaye Sökmen Ajans’la on yıldan fazla süredir çalışıyoruz, hepsi benim arkadaşım. Geçenlerde dedim ki medya takip şifremi değiştirin, ben artık bir şey görmek istemiyorum. Sektöre dönene kadar kendimi dinlemek istiyorum. Şu anda öyle bir dönemdeyim ki, her şeyi oturup düşünüyorum. Nerede mutluyum, nerede değilim.
Beni tam manasıyla kendi derinime iten şeyler aslında neler; bunları keşfediyorum. Sanırım doğada keşfediyorum ki kendimi doğaya veriyorum.” Kıvanç’la ne zaman bir yere girseniz, tüm gözler size döner. Kimi hayranlıkla, kimi kıskançlıkla, kimi aşkla, kimi sadece birkaç saniyeliğine bakar. Etrafında büyük bir çember oluşur.
‘AİLEMİ HER ŞEYDEN SAKINIYORUM’
Belki de bu yüzden bu kadar tedbirli. Ailesinin, kız arkadaşının, arkadaşlarının, hatta onların ailelerinin üzerine bu kadar titriyor. Bu çemberin içinde onlara da sahip çıkıyor. Katı kuralları var. Yakınlarından da bekliyor bu kurallara sadık yaşamalarını. Sakınıyor özel hayatını basından, insanlardan. “Hem geldiğin topraklar, hem ailen işliyor aslında bu kodları. Bir insana baktığım zaman, önce annesinin, babasının onu nasıl yetiştirdiğine bakarım.
Bir insanın köklerini saldığı yer, ailesidir. Beş kardeşiz. Fikirler aileden geçer. Sektöre adım attığım günden beri fikirlerim değişmiş olabilir. Ama temelinde ailem var. Ne yaparsam yapayım, geride ailem olduğunu bilerek yapıyorum. Sektöre gireli 13 yıl oldu, hâlâ özel yaşantımın kurcalanmasına alışamadım. Televizyon sektörünün, hele reklamlarla geldiği durumu düşünürsek, bir dizi iki saat sürüyor. Onun fragmanları ya da tekrar bölümleri de sürekli ekranda dönüyor.
Bir şekilde insanların evine zaten giriyorsun. Üzerine bir de özel hayatımla kimsenin gözüne sokmak istemiyorum kendimi, çevremi. Ailemle, kız arkadaşımla, arkadaşlarımla geçirdiğim anları niye insanların evine sokayım? Bir şeyler de bana kalsın. Ailemi, dostlarım ve partnerimle edindiğim geniş ailemi, cam bir kavanozun içine koydum, taşıyorum. Kırılmasın diye uğraşıyorum, her şeyden sakınıyorum.”
YENİ DİZİSİ SON DİZİSİ OLACAK
Sahalara ne zaman dönecek? “Kerem Çatay’la bir dizi daha yapacağız. Şu an gelişiyor. Muhtemelen önümüzdeki sene. O diziyi de yaptıktan sonra bu tempoda, uzun soluklu, haftada iki saat yayınlanan bir dizi daha yapmayacağım gibi hissediyorum. Senede bir ya da iki tane sinema filmi yaparak oyunculuk sevdamı devam ettireceğim.
Geri kalan zamanımı kendimi geliştirmeye, aileme ayıracağım. Özgürlüğüme çok düşkünüm. Hayatım boyunca ne yaparsam yapayım, sıkıldığımı hissettiğimde arkamı dönüp gittim. Oyunculuk mesleğini gerçekten çok seviyorum. Kendimi geliştirmek için her şeyi yaptım, yapıyorum. Hasbelkader oyuncu oldum. O yaşta kafamda oyuncu olmak yoktu.
İlk dizimi yaptığım dönem para kazanmaya ihtiyacım vardı ve sektöre bunun için girdim ama çok sevdim. Sevdiğim için oyunculuğu, büyük hevesle, merakla temelini öğrenmek istedim. Bağımsız işler yapmak istiyorum. Birçok şey yazdım (senaryo), biriktirdim. Kendi projelerimi yapmak istiyorum. Bu işi bırakmam gerekirse doğru zamanda bırakmak istiyorum.”
"ŞAN, ŞÖHRET GERÇEKTEN YÜZEYSEL"
Türkiye'nin en beğenilen erkeği, kendiyle çok rahat dalga geçiyor. Dile dolanan yakışıklılığıyla, Adanalı tavırlarıyla, popülerliğiyle... Müthiş taklitler yapıyor. Bir de güzel ya, yakışıyor. “Bir gün tatildeyiz, Kerem Çatay yanımda. Bir çocuk geldi yanıma koşarak.
‘Abi seni çok beğenerek izliyorum, ortaokuldan beri abi!’ Ne, ortaokul mu! Hem güldüm hem de epey bir yüzleşme yaşadım. Yıllar geçiyor... Ne kadar gerçek, ne kadar alışmamız gereken bir şey bu. Yakışıklılık, şan, şöhret gerçekten yüzeysel. Gerçekten bugün var, yarın yok. Ben bununla çoktan barıştım, hatta hep barışıktım.”
"YARINI HAYAL EDEMİYORUM"
45 yaşında olduğunu hayal etse, aklına ilk ne gelir? “Ben daha yarını hayal edemiyorum, çok zor bir şey ama dur bakalım, hayal kurmak güzeldir. 45 yaşında, işini devam ettiren, çoluklu çocuklu bir adam olurum herhalde. Yine ailesini fazlaca korumaya programlanmış ama bu defa geniş ailesiyle birlikte çekirdek ailesini de koruyan... Yine uzak yaşayan, yine çok konuşmayan, uluorta kendini göstermekten hoşlanmayan...”
"KENDİMİ CENDEREYE SOKMAYI SEVİYORUM"
“Seni en çok ne tatmin ediyor?” diye soruyorum. “Yapmış olduğum işler. Ne yaparsam yeni olsun istiyorum. Daha öncekinden bambaşka bir karakter. Beni korkutacak, acaba yapabilir miyim dedirtecek, uykumu kaçıracak, fiziksel ve duygusal olarak zorlayacak. Kendimi cendereye sokmayı seviyorum. Bir elim yağda, bir elim balda olmasın. Üretememe korkum, bana mutlaka bazı kapıları açıyor.”
"GEREKEN YERDE HER ŞEYİ BIRAKABİLİRİM"
Havanın soğumaya, karnımızın iyice acıkmaya başladığı an aklıma geliyor. Nesini seviyordu ‘Into the Wild’ filminin? “Yaşadığı sisteme bir şekilde isyan eden genç bir adamın, dünyevi her şeyden arınarak özgürlük ve mutluluk arayışını anlatıyor. Düşünsene, bizi esir eden tüm teknolojik ürünleri, diplomayı, parayı ve maddi her şeyi reddediyor.”
“Hırslı mısın?” diye soruyorum. “Değilim ya... Fazla hırsın insanın önce kendini, sonra ilişkileri zehirlediğini düşünüyorum. Bunu şu yaşımda düşünmüyorum, hep biliyordum. Çok azla yetinebilirim. Ormanda üç-dört arkadaşımla vakit geçirmek, atımın üzerinde dörtnala koşmak benim için dünyadaki en büyük mutluluk şu an. Bırakmam gereken yerde her şeyi bırakabilirim.”
Kıvanç Tatlıtuğ, GQ Dergisi’nin mayıs sayısına kapak oldu. ‘Into the Wild’ filminden esinle Yedigöller’de yapılan çekimlerde yakışıklı oyuncu, ‘özgürlük’ temalı pozlar verdi.
YAZI: ZEYNEP ÜNER
FOTOĞRAF: EMRE GÜVEN
MODA EDİTÖRÜ: KANER KIVANÇ
HT Magazin