Kızlar dövün kelimesiyle ilgili birde şu görüş var bende çevirilirken kelimenin farklı şekilde çevrilebileceğini düşünüyordum ki bunu açıklayan bir prof yorumu da şu şekilde
Namaz Öğretiminde Cezaya Başvurmamalıdır
Namaz öğretiminde en çok karşılaşılan sorulardan birisi de namaz kılmayan çocuklar için dayağa başvurulması meselesidir. Bilinen bu hadisi tekrar zikredecek olursak Sevgili Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmaktadır:
“Çocuklarınız yedi yaşına geldikleri zaman onlara namaz kılmalarını öğretiniz. On yaşına geldikleri zaman…” Evet, hadisin bundan sonraki kısmını bugüne kadar birçok mütercim, “Şayet on yaşına geldiklerinde namaz kılmazlarsa onları dövün.” şeklinde tercüme etmişlerdir. Beyhakî gibi bazı hadisçiler, bu hadisin hükmünün, “Üç kişiden kalem kaldırılmıştır. Bunlardan biri de henüz büluğ çağına ermemiş çocuklardır.” hadisiyle kaldırıldığını söylemektedirler. Onların bu görüşleri çerçevesinde şekillenen hüküm şudur ki, çocukların büluğ çağına gelinceye kadar ibadet mükellefiyetleri olmadığından dolayı, namazı terk etmeleri de herhangi bir cezâi müeyyideyi gerektirmeyecektir.
Öte yandan, gerek Sevgili Peygamberimiz (sav)’in genel olarak dayağa karşı duruşu, ne bir kadına ne de çocuğa hiçbir sûrette eliyle vurmamış olması, gerekse hadisin tamamındaki genel mânâ bu hadise ihtiyatla yaklaşmamızı îcab ettirmektedir.
Hadis-i Şerif’te ifade buyrulan “darb” kelimesi, almış olduğu harf-i cer ile farklı manalara gelebilmektedir. Sözgelimi, “darb-ı mesel” tabiri, dilimize de geçmiş farklı bir kullanımdır. İşte bunun gibi, Hadis-i Şerif’te “alâ” harf-i cerri ile kullanılan darb kelimesi, şu manaya gelmektedir: “… On yaşına geldiği halde namaz kılmazsa, namaz kılması hususunda farklı metodlar kullanarak namaz kılmasına yardımcı olun.”
Arap Dili üzerinde uzman olan kimselerin verdikleri bilgilerin, Hadis-i Şerif’i anlamamıza yardımcı olduğu muhakkaktır. Konuya din eğitimi açısından baktığımız zaman da görünen şudur ki, dayak vb. cezalarla temin edilen namaz kılma faaliyeti, hiçbir zaman ibadetten alınması gereken zevki ve lezzeti sağlayamamaktadır. Belki çocukluk yıllarında sindirilen ve mecbur bırakılan bir anlayışla çocuk tarafından bu ibadet sûretâ yerine getirilmektedir ancak bu hiçbir zaman çocuğun ibadet hayatına katkıda bulunacak bir kaliteye ulaşamamaktadır. Bu itibarla, netice olarak şunu söylemeliyiz ki, baskı ve zorlamayla, ya da dayakla temin edilen namaz kılma davranışı, ergenlik çağıyla birlikte maalesef çocuktan ayrılıp gidecektir. Çünkü çocuğa Allah’ı sevdiği için namaz kılması yerine, babasından ya da yakınlarından azar işitmemesi için namaz kılması telkin edilmiştir. Bu ise çocuğa mal olmayan bir emanet misali bir zaman sonra çocuğun hayatından çıkmakta, kaybolup gitmektedir. Son sözümüz şudur ki, dayakla din eğitimi olmaz!
Prof.Dr.M.Emin Ay