nk83'ün Hikayelerine Yorumlarınız

OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.520
Tepki
84.164
Puan
113
Konum
İstanbul
"2.Bölüm : Sert Kayaların Çarpışması" 1.bölümden sonraki mesaja eklendi. Keyifli okumalar
:zipla:

:zipla::zipla:
 

mügü

Daimi Üye
Katılım
26 Ocak 2018
Mesajlar
4.063
Tepki
10.310
Puan
113
Yaş
60
Ekli dosyayı görüntüle 42529

2.Bölüm : Sert Kayaların Çarpışması

Şu sıralar hayatında köklü değişiklikler yapmaya zorlanan tek kişi Şebnem değildi. Gerçi bu Şebnem'in kendi tercihi olmuştu ama aynı şey Kerem için geçerli değildi. O hiç beklemediği bir anda sevdiğinden gelen darbeyle dünyasının başına yıkıldığını hissetmişti. Ama hiç üzülmesin. Bir söz vardır "Düzenim bozulur hayatım alt üst olur diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmadığını?" diye. Belli mi olur belki de hayat onları yanlış yollardan çekip doğru yolda ilerlemeleri için zeminler hazırlıyordur.

"Şaka mı bu İpek?"

"Üzgünüm Kerem bu işin bir parçası olmak benim en büyük hayalimdi. Şimdi bu hayalimi gerçekleştirebilme fırsatım varken bunu değerlendirmek istiyorum"

"Zamanlaman gerçekten de harika"

"Çok ani oldu biliyorum. Ailene de yanlarına gelemediğim için özürlerimi iletmeni istiyorum"

"Tamam sen bunları düşünme ben uygun bir dille durumu açıklarım. Artık döndüğünde tanışırsınız"

Ekli dosyayı görüntüle 42530

İpek öyle bir bakmıştı ki Kerem ters giden bir şeyler olduğunu hemen anlamıştı. Dönmeyi düşünmüyor muydu yoksa kendisine mi öyle geliyordu? Stresten dili damağı kuruyan İpek suyunu yudumlarken ona hayretle bakan Kerem de sesi titreyerek "Döneceksin değil mi?" diye sordu. Aslına bakacak olursak İpek moda kariyerine İtalya'da devam etmek istiyor ve geri dönmeyi de düşünmüyordu. Belli ki durum kesinleşmeden Kerem ile bu konuyu konuşma gereği de duymamıştı. Yani ikisi adına ayrılık çanları İpek tarafından çoktan çalınmıştı bile.

İpek hem ona karşı net olmak istiyor hem de Kerem'i yaralamaktan çekiniyordu. Ancak ne yazık ki bu işi Kerem'i üzmeden kapatamayacaktı. Söyleyeceklerini toparlamaya çalışırken epey bir zorlansa da sonunda "Ara sıra ailemi görmeye geleceğim tabii ama kendimi kabul ettirebilmem için uzunca bir süre sadece işime odaklanmalıyım. Birkaç yıl kadar... Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?" dediğinde Kerem terk edilmek üzere olduğunu iyice anlamıştı.

Bunu hiç beklemediği için bir anda yerinden kalkıp kırgın bir tavırla da "Ve bunu bana şimdi mi söylüyorsun? Ayrılmak istediğini yani... Tam da ailemle tanışacağın ve onaylarını alacağımız gün" dedi. İpek özür üstüne özür dilerken kendisine "Bu durum ne zamandan beri gündemindeydi?" diye soran Kerem'e oldukça uzun zamandır olduğunu belli eder gibi bakınca Kerem de kendisini çok kötü hissetmişti. Resmen bunca zamandır ayakta uyutulmuştu da haberi yoktu.

"Tabii ya!"

İpek kendisine arkasını dönüp sessizce durumu kabullenmeye çalışan Kerem'in omzunu tutarak böyle olmasını hiç istemediğini söylerken İpek'e belli etmemeye çalışsa da çok fazla kırılan Kerem onun elini omzundan yavaşça indirip "Sana yeni hayatında başarılar dilerim İpek. Umarım her şey düşündüğün ve istediğin gibi olur. Hoşça kal!" dedikten sonra İpek'in "Kerem! Kerem dur böyle kırgın bir şekilde gitme!" diye seslenmesine fırsat bırakmadan kafeden çıktı.


Ekli dosyayı görüntüle 42531

Az önce sevdiği ve evlenmeyi düşündüğü kadın tarafından terk edilmişti öyle değil mi?

Bunu hâlâ tam olarak idrak edemiyordu da...


●●·٠●●٠·˙

Kerem hızla arabasına doğru gidip oradan kalbi kırık bir şekilde ayrılmıştı. Dikkatini yola vermeye çalışıyordu ama bunda da biraz zorlanıyor gibiydi. Normalde duygularını kolayca ortaya dökebilen biri değildi ama şu an nemlenen gözleri hissettiği üzüntüyü dışarıya birebir yansıtıyordu.

İpek'in kendisini bir anda ortada bırakıp gideceğini asla tahmin etmemişti. Moda kariyerini yurt dışında sürdürme hayali olduğunu bile kendisine söyleme gereksinimi duymamıştı ki. Oysaki her şey ne kadar yolunda gözüküyordu. İpek ile birbirleri için yaratıldıklarına inanmıştı ama belli ki aynı şey İpek için geçerli değildi. Onun gelecek planları bambaşkaydı. İpek'in kendisini içine bile dahil etmediği hayallerini düşününce afakanlar basıyordu. Kerem ona bu kadar değer verirken görünen o ki o İpek için hiçbir şey ifade etmiyordu.

Of! Şimdi eve gidince ailesine ne diyecekti peki? Annesi tüm gününü hazırlıklara ayırmıştı ve muhtemelen oğlunun kız arkadaşının kim olduğunu öğrenmek için de can atıyor olmalıydı. Kerem düşüncelere daldığı için kendisine durması için işaretler yapan kızı fark edememiş ve yanından hızla geçip gitmişti. O kız Şebnem'di ve durması için adeta kendisini paralıyordu.

Araba hız kesmeden basıp giderken ona ağzına geleni söyleyen Şebnem aynı anda da oldukça büyük olan çantasını çekiştirerek yürümeye çalışıyordu. Kerem ise sonunda onu fark edebilmişti. Bu da yan aynaya baktığında gördüğü tuhaf görüntü sebebiyle olmuştu. Açıkçası yolda garip hareketler sergileyen kızı görünce ona nasıl bakacağını da bilememişti. Şebnem gerçekten çok garip gözüküyordu. Arkası dönük bir şekilde eğilmiş çantaya asılarak geri geri gelmeye çalışıyordu ama çantası büyükçe bir taşa takılınca bir anda dengesi bozulmuş ve kendisini yerde bulmuştu. Bileğindeki acı da cabasıydı. Hay aksi! Bir bu eksikti. Onu gördüğü anda zaten yavaşlayıp durmuş olan Kerem bir de üzerine kızın düştüğünü görünce aracını hiç düşünmeden yeniden hareket ettirip geri geri gelmeye başladı.

Şebnem acı içinde ayak bileğini tutarken arabadan inen Kerem endişeli bir ses tonuyla "Bir şey oldu mu? İyi misin?" diye sordu ama o an toz toprak içinde kalan Şebnem de ona tip tip bakarak "Birine yardım etmek için illa başına kötü bir şey mi gelmesini beklemek lazım!" diye bağırdı. Ne oluyor be! Kerem boş boş bakarken suratı beş karış halde üstündeki çantayı itip elini ona doğru uzatan Şebnem de kendisini hemen yerden kaldırmasını istedi. Hayda çattık!

Kerem sıkıntısını belli eden bir iç çekişle kızın kendisine uzattığı eli tutmuştu ama o an ikisinin de bilmediği bir şey vardı. Bu eller şu an isteksizce ve hiçbir duygu barındırmadan buluşmuş olsa da ileride yeniden bir araya gelebilmek için epey bir mücadele vermek zorunda kalacaklardı.

Kerem kızın isteği üzerine elini tutarak onu yerden bir çırpıda kaldırırken tam isterse onu gideceği yere bırakabileceğini söylüyordu ki Şebnem ayağının üstüne basar basmaz kulak tırmalayan bir çığlık patlatıp adamın lafının ağzına tıkılmasına yol açtı.

"Yavaş bağır!"

"Yavaş mı bağırayım? Kusura bakma ama canım yanarken arya söyler gibi senfonik bir şekilde bağırmayı beceremiyorum!"

"Ukalayız demek"

"Ne dedin?"

"Burkulmuş olmalı üzerine basma diyorum"

"Bana emir verir gibi konuşma!"

"Bana sesini mi yükselttin sen?"

"Evet yükselttim ne olmuş?"

Kerem'in zaten kafası bozuktu bir de yardım etmeye çalışırken fırça yiyince iyice sinirlenmişti. Bir anda kızın kolunu tutmayı bırakıp arabasına doğru yürümeye başlayınca Şebnem de gideceğini anlayıp gözlerini kocaman açarak "Hey nereye be adam! Beni bu halde yolun ortasında mı bırakacaksın?" diye sordu. Kerem tam arabaya binerken durmuş ve ona doğru bakarak "Evet! Aynen de öyle yapacağım" demişti. Evet gerçekten de çatmışlardı. Sert kayaların çarpışması da bu olsa gerekti.

Kerem arabasına bindiğinde hızla düşünmeye başlayan Şebnem bir yandan ayağına bir yandan koca bavuluna diğer yandan da önündeki yola bakıyordu. Bu adamın ona yardım etmesi gerekiyordu çünkü başka çaresi yoktu. Arabanın camını tıklatıp Kerem'in dikkatini çektikten sonra "Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demekten kimseye zarar gelmez" deyip camı açarak ne olduğunu soran Kerem'e de pısık bir tavırla "Ayağım çok kötü ve bavulum da çok ağır. Eğer sorun olmayacaksa beni de meydana kadar götürmeni istiyorum" dedi. Lafın sonunu "İstiyorum" diyerek bitirince haliyle bu Kerem'e biraz negatif yansımış ve "Rica ettiğini duyamadım" diyerek bunu Şebnem'e de belli etmişti.

"Efendim?"

"Rica diyorum... Hani "Beni de gideceğim yere kadar götürebilir misin?" der gibi"

"Dalga geçiyorsun"

"Öyle bir halim mi var?"

Şebnem hafiften hafiften Kerem'e gıcık olmaya başlamıştı. Tek kaşı havada olarak yeniden seri bir şekilde düşünürken bir yandan da zorlukla yutkunup "Rica etsem beni de meydana kadar bırakır mısın?" diye sordu. İsteyince oluyormuş demek ki. Kerem oturduğu yerden uzanıp kapıyı açtığında bavuluna bakıp yüzünü buruşturan Şebnem'in "Şimdi benim ayağım biraz şey ya..." demesiyle de lafını keserek "Ayağın biraz ne?" diye sordu. Anlasana canım belli ki bir sorun var işte!

"Burktum herhalde o yüzden üzerine basarken zorlanıyorum ve sanırım bavulumu bagaja koyacak halde de değilim"

"Yani!"

"Yani mi?"


Ekli dosyayı görüntüle 42532

"Birkaç saniye öncesine dön"

"Demek istiyorum ki..."

"Ne demek istiyorsun?"

"Belki sen bana yardım edebilirsin"

"Yaniii!"

Şebnem içten içe kendisini sakinleştirmeye çalışırken Kerem'in hiç istifini bozmamasına karşı mecburen "Zahmet olmazsa bavulumu bagaja koymama yardım eder misin?" dedi. Kibarca sorunca Kerem'de eşek değil ya "Tabii ki yardım ederim. Bak güzel güzel sorunca aramızda hiçbir sorun olmuyor değil mi?" diyerek arabadan çıkmıştı. Meydana gidene kadar birbirlerini boğazlamazlarsa iyiydi.

Kerem dişlerini sıkan Şebnem'in kendisini takip eden bakışları eşliğinde arabanın etrafından dolanıp bagajı açmıştı ama tam bavulu eline aldığı esnada Şebnem'in "Dikkat edersen sevinirim. İçinde..." demesine fırsat kalmadan bavulu hızla havaya kaldırıp bagaja da küt diye atıvermişti.

Kerem gayet sıradan bir tavırla bagajı kapatıp arabaya binerken onun aksine Şebnem olduğu yerde hop oturup hop kalkmıştı. Özenle yerleştirdiği bavulu şu an semt pazarlarındaki karmakarışık tezgahlara dönmüş olmalıydı. O tutulup kalınca Kerem neden hâlâ araca geçmediğini anlayamayıp cama doğru eğildi ve kinayeli bir tavırla "Umarım şimdi de ayağını bahane edip seni kucaklayarak koltuğa oturtmamı istemeyeceksindir" deyiverdi. Niye kendisini tanımadığı bir adama kucaklatsın ya manyak mı bu kız!

Şebnem şimdi bir şey derdi ama kendi topuğuna da sıkası gelmiyordu doğrusu. Ona göre adam biraz odunsu özellikler taşıyor gibi görünüyordu çünkü. Yani yolları ayrılana dek çenesini tutabilse iyi olacaktı. Bu yüzden de gözlerini devirerek kapıyı açtı ve oturduktan sonra suratı asık bir halde hareket etmelerini bekledi. Ama etmiyorlardı. Sahi niye etmiyorlardı?

Kollarını önünde kavuşturmuş dururken hâlâ hareket etmemelerini garipsemişti ama tam bunun nedenini sormak isterken Kerem'in "Kemerin!" deyişiyle şortuna bakmıştı. Ah be Şebnem o değil! Kızın "Uymamış mı? Aceleyle giydim o an renk uyumuna dikkat edecek halde değildim. Ne o kombinim moda standartlarına uyum sağlamadı mı yoksa?" deyişiyle Kerem ona dik dik bakıp "Emniyet kemerin!" dedi sanki bakışlarıyla "Onun ne olduğunu biliyor musun?" der gibi. Oops!

Şebnem emniyet kemerini takarken bir yandan da az önceki boş bulunarak yaptığı aptallığını örtmek için "Ortam ısınsın diye şaka yapmıştım" dedi mecburen. Kerem'in ilgisiz bir tavırla "Eminim öyledir" demesiyle de "Valla şaka yaptım" dedi inansana be der gibi. Kerem'in cevabı aracı hareket ettirirken "Yemin etme bari!" olmuş Şebnem'de bozuk bir halde koltuğa sinip ilgisini telefonuna vermişti. Konuşmasalar daha mı iyiydi ne. Görünen o ki aralarında iletişimsel bir uyumsuzluk vardı.


●●·٠●●٠·˙


Arabaya geçtiğinden beri telefonuyla teyzesine ulaşmaya çalışan Şebnem'in telaşı gözle görülür bir hâl almaya başlamıştı. Nasıl telaşlanmasın ki? Teyzesine güvenip yollara dökülmüştü ama kadın telefonunu bile açmıyordu. Kerem ise bir gözü yolda bir gözü onda olarak neyi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu kızda bir haller vardı ya derdini anlayabilir miydi orası biraz muammaydı.

"Ayağın için doktora görünmek ister misin? Ya da en azından bir eczaneye..."

"Hayır gerek yok"

"Tam olarak nereye gidiyorsun peki?"

"Neden sordun?"

"Gideceğin yere kadar bırakabilirim. Ayağın bu haldeyken elinde koca bir bavulla yürüme"

"Vicdana geldin bakıyorum"


Ekli dosyayı görüntüle 42536

"Çenen açıldı bakıyorum"

"Affedersin gerginim biraz... Aslında teyzeme gitmeliyim ama adresini bilmiyorum"

"Ne yani teyzenin adresini bilmiyor musun? Eminim ***** mağazasının yerini sorsam bana bütün şubelerini alfabetik olarak sıralarsın"

Ne dedi o? Şebnem bunu üstüne başına bakarak söylemesine sinir olmuştu ve aynı şekilde onun kıyafetini süzerek "Aslında öncesinde senin o markadan haberdar olduğunu öğrenince biraz şaşkınlık geçirirdim doğrusu" dedi. Kerem'in gerçekten de o taraklarda bezi yoktu. O markayı da İpek yüzünden biliyordu. Şimdi düşünüyordu da İpek'in sürekli onu övmesinin ardında da o markayla çalışmak isteği yatıyor olmalıydı ki bunu da zaten başarmıştı.


Kerem düşünceli bir ifadeyle dalıp gidince bu defa Şebnem ona dikkat eder olmuştu. Adam odundu modundu ama üzgün gibiydi. Her ne düşünüyorsa gözlerinde kırgınlığını da yansıtan hüzünlü bir bakış belirmişti. Şebnem neden bu halde olduğunu merak etse de bir şey soramıyordu. Tanımadığı bir adama ne diyebilirdi ki zaten? "Sorununu anlat açılırsın" dese adam "Sana ne!" diyebilirdi sonuçta.

Kendisine baktığını fark eden Kerem gözlerini yoldan ayırmadan "Niye öyle dik dik bakıyorsun?" dediğinde Şebnem önce genç adamın gözaltlarına bakarak "Küçük bir çocukken gözaltı torbaları olan birini gördüğümde ne düşünürdüm biliyor musun?" dedi sonra da kendisine tuhaf tuhaf bakan Kerem'in yarasına istemeden tuz basarak "Ağlamak isteyip de ağlayamadıklarında gözyaşları orada birikiyor diye düşünürdüm" dedi. Şu an nokta atışı mı yapmıştı? Evet yapmıştı. Kerem'in bakışları bu duyduğu şey sonrası nemlenir gibi olmuştu. Tabii kız bunu fark etmesin diye de bakışlarını hemen kaçırıp önüne dönmüştü.

"Çocukluk aklı işte"

"Öyle. Şey... Buralarda güvenilir bir otel var mı?"

"Otel mi?"

"Evet otel"

"Otele benzeyen bir yer var aslında"

"Otele benzeyen yer derken nasıl bir yerden bahsediyorsun?"

"Senin kaldığın kral dairelerine benzemeyen cinsten bir yer yani"

Şebnem cüzdanına şöyle bir baktıktan sonra "Tamam oraya gidelim. Bu gece kalabileceğim bir yer olsun yeter" dedi. Şebnem'in kalacak bir yere sadece bir geceliğine ihtiyacı olacağını sanması ne kadar iyi niyetli bir yaklaşımdı öyle. Sessiz geçen yolun sonunda Kerem'in bahsettiği otelin önüne gelmişlerdi. Burası gerçekten de Şebnem'in daha önce gördüğü otellerin yanından bile geçmiyordu. Tedirgin bir tavırla dışarıdan etrafa bakarken Kerem onu yanına çağırınca beraber içeriye girdiler.

İşin aslı şu ki Şebnem'in gözü burayı hiç tutmamıştı ama başka çaresi de yok gibiydi. Artık bir geceliğine mecburen katlanacaktı. Kerem sadece bir gece için oda istediklerini söylediğinde kayıt tutan adam da ikisine doğru bakıp "Evlilik cüzdanınızı alayım" dedi. Evlilik mi? Şeytan kulağına kurşun! O an ikisi de birbirlerine bakıp yüzlerini buruşturmuştu.


Ekli dosyayı görüntüle 42533

"Bir yanlış anlama oldu. Biz evli değiliz"

"O halde üzgünüm ama size oda veremem"

"Bak beni bu işin dışında tut tamam mı? Hanımefendi burada tek başına kalacak"

Adam kızın yalnız kalacağını öğrenince Şebnem'i şöyle bir baştan aşağıya süzmüş Şebnem'de tırsıp hafifçe Kerem'in arkasına doğru bir kayış yapmıştı. Yahu bir anahtar verecek ne diye kızın röntgenini çekiyordu bu adam böyle? Of! Ne biçim bir yerdi burası ya! Hanımefendinin istediği kadar kalabileceğini söyleyen adam sırıtarak Şebnem'den kimliğini isterken Kerem adamın kıza karşı olan bu rahatsız edici bakışlarını fark etmiş ve bundan da hiç hoşlanmamıştı. Böyle bir şeyi kim normal karşılardı ki zaten?

Şebnem isteksizce kimliğini çıkarırken Kerem adamın hadsiz gözlerinin hâlâ kızın kısa şortunda olduğunu görünce bir anda "Biz odadan vazgeçtik. İyi günler" dedikten sonra koluna girdiği Şebnem'i şaşkın bakışlarına aldırmadan hemen oradan çıkardı. Şebnem seke seke yürüyerek neden çıktıklarını sorunca da Kerem kızmış bir halde "Adamın bakışlarını görmedin galiba" dedi. Görülmeyecek gibi değildi ki.

"Gördüm ama orada kalmaktan başka çarem yok"

"Var"

"Nasıl var?"

"Hadi arabaya bin"

"Ricaya ne oldu?"

Şebnem arabaya geçip yan gözle Kerem'e bakarak "Nereye gidiyoruz?" diye sorduktan sonra Kerem'in onu kendi evine götüreceğini söylemesiyle de ona boş boş bakmaya başladı. Neden kendi evine götürüyordu ki bu adam onu? Hem ne münasebet canım! Tabii bu boş bakışlar Kerem'in dikkatini hemen çekmiş ve yine ne olduğunu sormasına yol açmıştı.

"Niye öyle bakıyorsun?"

"Seninle aynı evde kalacağımı düşünmüyorsun herhalde!"

"Sen de benim senin ve o koca bavulunun olduğu bir yere sığabileceğimi düşünmüyorsun herhalde! Ayrıca eminim sabahları cadı gibi bir şey oluyorsundur bu şok yaratıcı riski asla göze alamam"

"Bir kere ben sabahları çok güzel olurum tamam mı? Annem aynı meleklere benzediğimi söyler"

Halbuki Zuhal Hanım meleklere benzediğini söylemez sabah kızını görür görmez şişmiş gözlerinden dem vurup gece kremlerini sürüp sürmediğini sorgular sonra da kendisine çekidüzen verip kahvaltıya öyle inmesini söylerdi. Ama şu an bunu Kerem'in bilmesine gerek yoktu.

"Sabahları neye benzediğinle ilgilendiğimi sanmıyorum. Ne diyorsun tamam mı?"

"Sen nerede kalacaksın?"

"Ailem alt katta oturuyor bir geceliğine yanlarında kalırım"

"İyi..."

"İyi..."

"Teşekkür ederim"

"Rica ederim"


●●·٠●●٠·˙


Evin önüne geldiklerinde Şebnem'i gizlice yukarıya çıkaran Kerem kapıyı kimseye açmamasını çünkü şu an ailesine bu durumu yani evinde genç bir kız olmasını açıklayamayacağını söyleyip onu bir güzel tembihlemişti. Şebnem açısından bir sıkıntı yoktu. Büyük ihtimalle çok yorgun olduğu için geç saate kadar uyuyacaktı.

"Buzdolabında eminim ki yiyebileceğin tarzda şeyler vardır. Arka odadaki ince dolapta da temiz nevresim ve havlu var. Rahat ol ama sakın etrafı kurcalama"

"Peki"

"Bu arada ayağın için buzlukta buz poşeti var onu kullan şişmesin. Ayrıca banyo dolabında da ağrı kesici falan var. Sakın ağrıya dayanamayıp kokteyl yapmaya kalkma"

"Manyak mıyım ben ya niye öyle bir şey yapayım ki?"

"Ben söyleyeyim de gece gece mide yıkatma işi çıkarma başıma. Gitmeden önce bana sormak istediğin bir şey var mı?"

"Hayır yok! Teşekkür ederim"

Kerem kapının girişindeki deftere numarasını yazıp acil bir durum olursa kendisine oradan ulaşabileceğini söyleyerek evden çıkmıştı. Şebnem de hemen arkasından yazdığı kağıdı eline alıp "Hmm... Adın Kerem demek" dedikten sonra kağıdı anahtarın yanına bıraktı.

Arkasını dönüp eve şöyle bir göz gezdiren Şebnem pencerenin önüne gelerek Kerem'in uzaklaştığını görünce merakına yenilip evde ufak bir keşfe çıktı. Öyle özenle dekore edilmiş bir ev olmadığı aşikardı ama ruhu olan bir evdi. Farklı yerlere serpiştirilmiş aile ve arkadaş fotoğrafları ilk göze çarpanlardı. Kitaplıkta ve sehpanın üzerinde duran okunmuş olduğu her halinden belli olan kitaplarda evde süsten ziyade ihtiyaç izlenimi veriyordu. Aman Allah'ım! O masa üstündeki anne eli değmiş mis gibi kokan çörekler de neyin nesiydi öyle?

Ah! Şebnem yıllardır ağzına hamur işi sürmemişti. Evlerinde annesinin gözetimiyle sağlıklı olduğu söylenen garip garip sebzeler pişerdi. Hepsi de tatsız tuzsuz şeylerdi. Ama bunlar... Masanın etrafında dolanırken acaba minik bir parça alsa kendisini durdurabilir mi diye düşünmeye başlamıştı. Kendisine bu konuda güvenemediği de her halinden belli oluyordu. Gözleri çöreklerde olarak koltuğun kenarındaki sehpaya doğru mahzunca oturunca eli yanlışlıkla telefonun tuşuna değmişti. Hay aksi!


2 yeni mesajınız var

Dıııııt!

Oğluum! Telefonunu neden açmıyorsun da anneciğini merak içinde bırakıyorsun? Eve gelince aşağıya bir uğra da eksik bir şey varsa tamamlayalım. Gelmişken de şu babanı al götür başımdan yoksa elimden bir kaza çıkacak. Gören de beyefendiyi Michelin yıldızlı restoran sahibi sanır. Her işime karışıyor be oğlum! Yok tuzu az koydun yok yağı çok koydun öyle pişirme vitamini mi kaldı diye vır vır söyleniyor. Kaç senelik kadınım bu huysuz adamın standartlarına bir türlü uyamadım! Kardeşin Aslı'da yüzüme bile bakmadan çıktı gitti. Halbuki bana yardım edecekti söz vermişti. Ee! Besle büyük danayı o işine gelmedi mi tanımasın anayı....


Dana mı? Kerem'in annesi Nurten Hanım söylenmeye devam ederken Şebnem de ağzı açık bir şekilde onu dinleyerek gülüyordu. Annesinin ses tonuna ve konuşma şekline bayılmıştı. Ne tatlı kadındı o öyle. Kerem'in çok eğlenceli bir ailesi olmalıydı.

Dıııııt!

Kerem benim İpek. Bak ben bu akşam buradan ayrılıyorum seninle bir daha görüşme fırsatımız olmayacak. Ben yanımdan gittiğinden beri çok huzursuzum. Seni kırmak en son isteyeceğim şey bile değildi ama neden ayrılmamız gerektiğini de bilmeye hakkın vardı. Bunu söylemeden gidemezdim. Evdeysen beni ara konuşalım. Lütfen...


Şebnem sehpadan kalkıp koltuğun arkasına oturmuş ayaklarını sallayarak düşünceli bir bakışla telefona doğru dalıp gitmişti. Bu Kerem'in kız arkadaşı olmalıydı. O da mı terk edilmişti yani? Gerçi teknik olarak Kerem terk edilmiş Şebnem ise terk etmiş tarafın temsilcileriydi.

Eğilip telefonu kapatmaya çalışırken aksilik bu ya bir anda kapı açılmış ve Şebnem de fena halde paniklemişti. Paniklemekle de kalmayıp karşısında gördüğü kızın çığlık atmasıyla da dengesini kaybederek ters bir şekilde koltuktan düşmüştü. Gelen kız Aslı'ydı. Şebnem'i düşerken görünce de yanına koşarak "Hey! Sen iyi misin?" diye sorup bir yandan da yardım ederek onu kaldırmaya çalıştı. Koltuktan düşen biri ne kadar iyi olursa o da o kadar iyiydi işte. Şebnem can acısıyla ayak bileğini tutarken bir yandan da kıza tuhaf tuhaf bakıp "Ben iyiyim de sen de kimsin?" diye sordu. Halbuki şu evde bunu soracak en son kişi kendisiydi.

"Ben Aslı'yım burası da kardeşimin evi. Asıl sen kimsin?"

"Sen Kerem'in kardeşi misin?"

"Evet kardeşiyim. Ya sen?"

"Ben şeyim..."

"Aman Allah'ım! Tabii ya... Sen O'sun!"

"O mu? Matrix filmindeki gibi mi? Umarım bana kırmızı ve mavi hap seçeneği sunmaya kalkmazsın"

"Vay vay vaaay! Bak sen şu sessiz Kerem'e... Bu sefer turnayı gözünden vurmuş. Aferin ona!"

"Ne yapmış?"


●●·٠●●٠·˙


Akşam olmuştu. Kerem arkadaşı Samet ile uzun uzun dertleştikten sonra eve dönüyordu. Apartmanın önüne geldiğinde kendi evinin ışıkları da kapalıydı. Neyse en azından bu sosyetik kız yangın mangın çıkarmamış uslu uslu yatıp uyumuştu.

Ailesinin evinin ışıkları da kendi evinin aksine tamamen açıktı. Belli ki herkes toplanmış onun ve İpek'in gelişini bekliyordu. Kerem durumu onlara nasıl açıklayacaktı gerçekten bilemiyordu. Ağır adımlarla merdivenleri çıkıp kata geldikten sonra zile basarak beklemeye başladı. Annesinin kapıyı "Hoş geldiniz çocuklar!" diyerek neşe içinde açacağını sonra da büyük bir hayal kırıklığı yaşayacağını biliyordu ama tüm bunlara kendisini hazırlamıştı.

Ancak kapıyı annesinin aksine kardeşi Aslı'nın sözlüsü Ümit açmıştı. Kerem kuşku içeren bakışlarını içeride gezdirip her şeyin yolunda olup olmadığına bakarken ona gülümseyip selam veren Ümit de "Biz de seni bekliyorduk Kerem! Hadi girsene" dedi. Kerem ceketini asarken hâlâ annesinin yanına gelmemiş olmasının şaşkınlığını yaşıyordu.

Salona doğru giderken kardeşinin "Kerem mi geldi?" diyen sesi duyulmuştu. Kapıya doğru yaslanan Kerem babasına selam verip kurulu olan masaya buruk bir halde baktıktan sonra kardeşine de "Aslı herkesi salona toplar mısın? Size söylemem gereken bazı şeyler var" dedi. İpek'in gelemeyeceğini uygun bir dille anlatmaya çalışacak olmalıydı. Kerem tam elini yıkamak için lavaboya gidecekken Aslı da bir yandan annesinin tadına bakması için verdiği mezeyi yiyip bir yandan da ağzı dolu bir halde "Kız arkadaşına bayıldım" dedi. Kız arkadaş mı? Kerem kardeşinin dediği şeyi duyunca aynen geri dönmüştü ve yanlış anladığını düşünerek "Ne?" deyip gözlerini ona doğru dikmişti.

Ekli dosyayı görüntüle 42535

Aslı gayet rahat bir tavırla "Annemler de ona bayıldı. İtiraf edeyim bu kadar tatlı bir kız olmasını beklemiyordum. Beni gerçekten çok şaşırttın" deyince Kerem de gözlerini kısıp "Kız arkadaşım buraya mı geldi? Sen bundan emin misin?" diye sordu. Hayır yani şu an İpek'in burada olması ihtimal dahilinde bile gözükmüyordu. Aslı "Evet geldi. Hatta şu an mutfakta" derken kardeşinin neden bundan habersizmiş gibi davrandığını anlayamamıştı.

Kerem ne düşüneceğini bilememiş bir halde "Mutfakta mı?" derken Aslı da onun arkasına doğru bakıp "Bak bakalım emin miymişim?" diyerek arkasını dönmesini işaret etti. Şaka yapıyor herhalde değil mi? Kerem döndüğünde karşısında elinde peçeteler yüzünde de şirin bir tebessümle kendisine bakan Şebnem'i bulmuştu. Bu kızın aşağıda ne işi vardı Allah aşkına! Ona kapıyı kimseye açmamasını söylemişti ama o gelmiş ailesinin evinde sofra kurmaya yardım ediyordu.

Şebnem ona doğru yaklaşıp "Hoş geldin Kerem! Sen yokken ailenle tanıştım. Her biri harika insanlar hepsini çok sevdim. Gerçi aksini de düşünmemiştim" diyerek burnunu sıkınca dumur olan Kerem de neden böyle bir şey yaptığını anlayamamıştı. Şu an bunun bir kabus olmasını her şeyden çok istiyor olmalıydı. Aslı tabağını içeriye götürürken Kerem de çatalların altına peçete yerleştiren Şebnem'i kolundan tutup sorgusuz sualsiz balkona çıkardı.

Şebnem kolunu kurtarıp "Ne çekiştirip duruyorsun ya!" diye kızınca çatık kaşlarla ona bakan Kerem de "Ailem neden seni kız arkadaşım sanıyor?" diye sordu. Bu çok haklı bir soruydu. Şebnem ona bakarken gözü kapı camından içeriye doğru kayınca endişeyle kendilerine bakan Nurten Hanım'ı görmüş ve el sallayıp merak etmesin diye de gülümsemişti. Kerem de annesini görünce gülümsemeye çalışıp onun masaya yemeği koyması eşliğinde de Şebnem'den hemen bir açıklama yapmasını istedi.

"Bak ben evinde öylece oturuyordum tamam mı? Bir anda kapı açıldı ve kardeşin geldi. Bana sen O'sun deyip durdu ben de bir türlü durumu açıklayamadım. Sonra senin evde kalmamı istediğini söylememe rağmen beni apar topar aşağıya indirip anne ve babanla tanıştırdı"

"Sen de onlara kız arkadaşım olduğunu mu söyledin?"

"Ben bir şey söylemedim! Ağzımdan öyle bir şey de çıkmadı ama sen evinde genç bir kız olmasının ailen tarafından hoş karşılanmayacağını söylediğin için de sen gelene kadar herhangi bir açıklamada bulunmak istemedim"

"Sana telefon numaramı bırakmıştım"

"Acil bir durum olduğunda ara demiştin"

"Bu acil bir durum!"

"Ailene ayıp oluyor akşam yemekleri hep saatinde ve bir aradayken yenilir. Hadi içeriye girelim bunları sonra konuşuruz"


Kerem onu tam içeri girecekken kolundan yakalayıp "Onlara yalan söyleyemem. İçeriye girip gerçeği anlatıyoruz" dedi. Şebnem kısacık bir sessizliğin ardından dudağını büküp "Ya yalan söylediğimi düşünüp benden gitmemi isterlerse?" diye sorunca ona hiçbir yere gitmeyeceğini söyleyen Kerem de "Konuşmayı bana bırak ve sakın lafa girme. Bunu yapabilir misin?" dedi. Yapardı herhalde. En azından denerdi.


Ekli dosyayı görüntüle 42534

Şebnem bir şey söylemeden sadece onu onaylar gibi başını sallamış Kerem'de derin bir iç çekip kapıyı açarak salona girmişti. Ne yalan söylesin topun ağzında olmasından mütevellit Şebnem biraz tedirgindi. Ona göre her an kapı dışarı edilebilirdi çünkü. Bakışlarını kapının camından içeriye doğru çevirdiğinde Nurten Hanım'ın Kerem'e mutluluk dolu gözlerle baktığını görünce muzur bir ifade takınıp "Bence söyleyemeyecek ama bir denesin bakalım" diyerek Kerem'in ardından gitti. Söyleyememesi işine gelirdi doğrusu. Bakalım Kerem ekmeğine yağ mı sürecekti yoksa Şebnem'i dumur mu edecekti?

2.Bölümün Sonu

Okur Yorumları

Karakterler ile Alakalı Düşüncem : (?)

Bölüm ile Alakalı Düşüncem : (?)

Sevdiğim Detaylar : (?)

Hoşuma Gitmeyenler : (?)

10 Üzerinden Bölüme Verdiğim Puanım : (?)​
Okudum çok güzel ya
 
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.520
Tepki
84.164
Puan
113
Konum
İstanbul
Güzel Kaçak'ı 2 sezona ayırarak yazmıştım az önce 12.bölümü de ekledim ve o bölümle ilk sezonu bitirmiş olduk ;) Diğer bölümleri sitedeki yazar odama ekleyip düzenleye düzenleye eklemeye devam edeceğim. Bu arada okuyanları görüyorum çok mutlu oldum umarım sizlerde okurken mutlu oluyorsunuzdur :kanka:
 
Son düzenleme:

mügü

Daimi Üye
Katılım
26 Ocak 2018
Mesajlar
4.063
Tepki
10.310
Puan
113
Yaş
60
Güzel Kaçak'ı 2 sezona ayırarak yazmıştım az önce 12.bölümü de ekledim ve o bölümle ilk sezonu bitirmiş olduk ;) Diğer bölümleri sitedeki yazar odama ekleyip düzenleye düzenleye eklemeye devam edeceğim. Bu arada okuyanları görüyorum çok mutlu oldum umarım sizlerde okurken mutlu oluyorsunuzdur :kanka:
Evet ben mutlu oluyorum :asikk:
 

Kristen Stewart

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
47.786
Tepki
49.297
Puan
113
Yaş
39
Konum
Çıkmaz Sokak
Sarpin mirayi bulamayacagi an mira kacirilmis olur gibime geliyor tabi beyaz atlı prensimiz duruma el atar:) gifler her zamanki gibi harika Nurcanim coook özlemişim kalemini...nolur arayı uzatma diğer hikayelere de yeni bölüm gelsin lutfeeenn
 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.520
Tepki
84.164
Puan
113
Konum
İstanbul
Sarpin kardeşinin hayatta oldugunu düşünmeye basladim olabilir mi yazarim:)bu arada şu had bildirmek kısmı superdi cayi içmesini beklemiyoduk degilmi:)))
Sarp'ın kardeşi net öldü ya o konuda şaibe yok maalesef. O çay kısmını yazarken çok hoşuma gitmişti severim öyle didişmeleri :cokkomik:

Bu arada seni ve yorumlarını yeniden görmek o kadar iyi geldi ki hoş geldin :kanka: :optum::mavis:
 
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.520
Tepki
84.164
Puan
113
Konum
İstanbul
Sarpin mirayi bulamayacagi an mira kacirilmis olur gibime geliyor tabi beyaz atlı prensimiz duruma el atar:) gizler her zamanki gibi harika Nurcanim coook özlemişim kalemini...nolur arayı uzatma diğer hikayelere de yeni bölüm gelsin lutfeeenn
Bilmem öyle mi olur :D Mira başını çok belalı işlere sokacak gibi de gelmiyor değil he Sarp'ın işlerine burnunu sokacak sanki yapmasa mı diyorum da karakterin tarzı uslu duracak bir tarz değil.

Ben de seni ve yorumlarını çok özlemişim kaç ay oldu kim bilir :( Şu bölümleri eklemeyi bir bitirsem yazıma daha çok vakit ayırırım. Beni Aşka İnandır'ı güncele getirdim şimdi biraz Adın Bahardı'ya ekleyebildiğim kadar bölüm ekleyeceğim Hasret var Beni Kalbine Yaz'ın bölümlerini de yazar odamdaki konusuna ekliyorum onu da koyacağım buraya
 

Kristen Stewart

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
47.786
Tepki
49.297
Puan
113
Yaş
39
Konum
Çıkmaz Sokak
Sarp'ın kardeşi net öldü ya o konuda şaibe yok maalesef. O çay kısmını yazarken çok hoşuma gitmişti severim öyle didişmeleri :cokkomik:

Bu arada seni ve yorumlarını yeniden görmek o kadar iyi geldi ki hoş geldin :kanka: :optum::mavis:
Bana da kalemini yeniden görmek çok iyi geldi yeni bölüm eklediginde haber beklıyorum
 
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.520
Tepki
84.164
Puan
113
Konum
İstanbul
Bana da kalemini yeniden görmek çok iyi geldi yeni bölüm eklediginde haber beklıyorum
Hemen söylerim sana :optum: Ahmet'i de çok kötü durumda bıraktıydık onda da aklım kaldı Eylül çiğ çiğ yiyecekti bunu dayaaan doktorrr yetişeceğim inşallah diyesim var :kriz:
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

Üst