- Thread Starter
- #21
“Sana İhanet Değil Bu İnci!”
Faruk o gün eve geldiğinde daha farklıydı. Kızları sessizce ona hoş geldin dedikleri zaman ikisine de sarıldı. Yanaklarından öptü. Derslerini sordu. Funda ve Fulya şaşırmışlardı. Genç adamın yüzünde tatlı bir tebessüm vardı.
- Haydi yemeğimizi yiyelim, ondan sonra sahile inelim, dolaşalım biraz. İster misiniz?
Kızlar hayretle baktılar babalarına. Fulya atıldı:
- Dondurma da alır mıyız?
- Alırız kızım tabii. Kâğıt helvanın arasına koydururuz.
Funda dudaklarını ısırdı. Faruk devam etti:
- Annenizin en sevdiği şeydi biliyorsunuz. Onun yerine de yemiş oluruz.
Yemekten sonra kızlarıyla birlikte kararlaştırdıkları gibi sahile indiler. Havaice dolaştılar. Kâğıt helvalı dondurma yediler. Faruk espriler yapıyordu. Geç vakte kadar dolaştılar. Üçü de son derece mutlu bir şekilde evlerine döndüler. Yatmak için odalarına çekildiklerinde vakit gece yarısına yaklaşmıştı. Faruk odasının kapısını kapatıp pencereye doğru ilerledi. Mehtap ortalığı sanki gündüzmüş gibi aydınlatıyordu. Uzun süre Boğaz’ın manzarasına baktı. Yakamozlar kıpırtılı Boğaz sularında oynaşıyordu. Kendi kendine mırıldandı:
“Bunları yapmam seni unuttum anlamına gelmiyor İnci... Sen hep benim yüreğimde yaşayacaksın ve orada özel bir yerin olacak...”
O anda sanki karısının sesini duyar gibi oldu. Her zamanki gibi sakin, insana huzur veren ses tonuyla konuşuyordu:
“Şimdi rahatım Faruk... Şimdi huzur içindeyim hayatım...”
İrkildi. Etrafına bakındı. Sonra gülümsedi kendi kendine. Arkadaşlarının sayesinde telafisiz bir hatadan kurtulmuştu. Pijamalarını giyip yatağına uzandı. Başını çevirip yanı başındaki boş yastığa baktı. İçini çekti. Düşünceleri Handan’a kaydı. Ne kadar kendinden emin, ne kadar olgun bir kadındı. O konuşurken içinde bir şeylerin kanatlandığını hissetmişti. Ona karısını hatırlatıyordu bazı tavırları. İnsana huzur veren bir yüzü vardı. Kurtulmak için mücadele verdiği suçluluk duygusu yüreğinde dişlerini gösterir gibi oldu, hemen fırladı ve gece lambasını yaktı. Yatağın içine oturmuştu:
“Sana ihanet değil bu İnci... Asla değil. Sadece yalnızlığımın korkusu. Benim senden başka bir kadına bunları hissetmem seni unutmak değil...”
Birden karısının hayali belirdi gözlerinin önünde. Gülümsüyordu sanki uçarcasına süzülüp yanan geldi hayal. Gülümsüyordu İnci:
“Rahat ol Faruk... Handan doğru bir insan... Bana söz vermiştin unutma... Bana söz vermiştin...”
Elini uzattı dokunmak için ama; hayal yok oldu o anda. Şaşırmadı. Gülümsedi hafifçe:
“Söz vermiştim hayatım, biliyorum söz vermiştim...”
“Sen Aklı Başında Bir Adamsın Faruk”
Selma koşarak gelip telefonu kaldırdı. Mutfakta meşguldü telefon çalmaya başladığı zaman. Ellerini kuruladı önlüğüne ve neşeli bir sesle konuştu:
- Alo, buyurun?
- Merhaba Selma...
-Faruk sen misin? Ay ben de sabah sabah kim bu diyordum, nasılsın?
Faruk keyifli bir tonla cevap verdi:
- Gayet iyiyim. Turgay’a ulaşamadım. Yerinde yokmuş, geçen gün gittim yine bulamadım. Allah’tan ki, Handan Hanım oradaydı, onunla biraz oturduk, çay içtik.
- Aaa, hiç haberim yok. Bilmez misin Turgay’ı, hiçbir şey söylemez. Handan mutlaka haber vermiştir geldiğini. Kızlar nasıl?
- Çok iyiler. Ben doktora gittim. Çok yararlandım Selma, gerçekten teşekkür etmek istedim sana. Şimdi daha aydınlık bakıyorum önüme.
Selma sevinçli bir şekilde bağırdı:
- İnan buna çok sevindim Faruk. Ee, bunu kutlamak lazım değil mi?..
Faruk yutkundu:
- Ben de bunun için aramıştım. Bu pazar işiniz yoksa bir piknik yapalım. Benim davetlim olun. Ben evde yemek işlerini falan bilmem. Haşim Amca da gelirse sevinirim.
Selma bir kahkaha attı:
- Haşim Amcanı evden çıkartamazsın, hele piknik dersen hiç kıpırdatamazsın. Bence onu bir kenara koy. Biz gidelim.
Faruk çekingen bir şekilde sordu:
- Şey, Handan Hanıma da haber versek ayıp olur mu acaba?
Selma bağırdı:
- Aaa, neden olsun ayol! Ben telefon eder çağırırım. Ama senin davetin, sen de arasan iyi olur. Ne tatlıdır Handan canım... Çok iyi kızdır Faruk. Kızlar da bayıldılar...
Faruk telaşının anlaşılmaması için ne diyeceğini şaşırmıştı:
- Evet, son derece hanımefendi. O zaman ben arayıp söyleyeyim. Kızlara sürpriz yapmak istiyorum. Çocukları bunalttığımın farkındayım.
Selma memnun olmuştu bu değişiklikten:
- Sen aklı başında bir adamsın! Çabuk kurtuldun bu yanlıştan.
- Sizin sayenizde... Çok teşekkür ederim. O gün Handan Hanım da bir şeyler söyledi. Hepiniz haklısınız. Kendimle mücadele ediyorum işte. Haydi o zaman görüşürüz, tekrar ararım seni.
Selma telefonu kapattıktan sonra muzip bir suratla gülümsüyordu. Sevinmişti bu gelişmelere. Özellikle Faruk’un yanlışını anlamasına memnun olmuştu. Her şey iyiye gidiyordu artık...
Devamı Yarın
Faruk o gün eve geldiğinde daha farklıydı. Kızları sessizce ona hoş geldin dedikleri zaman ikisine de sarıldı. Yanaklarından öptü. Derslerini sordu. Funda ve Fulya şaşırmışlardı. Genç adamın yüzünde tatlı bir tebessüm vardı.
- Haydi yemeğimizi yiyelim, ondan sonra sahile inelim, dolaşalım biraz. İster misiniz?
Kızlar hayretle baktılar babalarına. Fulya atıldı:
- Dondurma da alır mıyız?
- Alırız kızım tabii. Kâğıt helvanın arasına koydururuz.
Funda dudaklarını ısırdı. Faruk devam etti:
- Annenizin en sevdiği şeydi biliyorsunuz. Onun yerine de yemiş oluruz.
Yemekten sonra kızlarıyla birlikte kararlaştırdıkları gibi sahile indiler. Havaice dolaştılar. Kâğıt helvalı dondurma yediler. Faruk espriler yapıyordu. Geç vakte kadar dolaştılar. Üçü de son derece mutlu bir şekilde evlerine döndüler. Yatmak için odalarına çekildiklerinde vakit gece yarısına yaklaşmıştı. Faruk odasının kapısını kapatıp pencereye doğru ilerledi. Mehtap ortalığı sanki gündüzmüş gibi aydınlatıyordu. Uzun süre Boğaz’ın manzarasına baktı. Yakamozlar kıpırtılı Boğaz sularında oynaşıyordu. Kendi kendine mırıldandı:
“Bunları yapmam seni unuttum anlamına gelmiyor İnci... Sen hep benim yüreğimde yaşayacaksın ve orada özel bir yerin olacak...”
O anda sanki karısının sesini duyar gibi oldu. Her zamanki gibi sakin, insana huzur veren ses tonuyla konuşuyordu:
“Şimdi rahatım Faruk... Şimdi huzur içindeyim hayatım...”
İrkildi. Etrafına bakındı. Sonra gülümsedi kendi kendine. Arkadaşlarının sayesinde telafisiz bir hatadan kurtulmuştu. Pijamalarını giyip yatağına uzandı. Başını çevirip yanı başındaki boş yastığa baktı. İçini çekti. Düşünceleri Handan’a kaydı. Ne kadar kendinden emin, ne kadar olgun bir kadındı. O konuşurken içinde bir şeylerin kanatlandığını hissetmişti. Ona karısını hatırlatıyordu bazı tavırları. İnsana huzur veren bir yüzü vardı. Kurtulmak için mücadele verdiği suçluluk duygusu yüreğinde dişlerini gösterir gibi oldu, hemen fırladı ve gece lambasını yaktı. Yatağın içine oturmuştu:
“Sana ihanet değil bu İnci... Asla değil. Sadece yalnızlığımın korkusu. Benim senden başka bir kadına bunları hissetmem seni unutmak değil...”
Birden karısının hayali belirdi gözlerinin önünde. Gülümsüyordu sanki uçarcasına süzülüp yanan geldi hayal. Gülümsüyordu İnci:
“Rahat ol Faruk... Handan doğru bir insan... Bana söz vermiştin unutma... Bana söz vermiştin...”
Elini uzattı dokunmak için ama; hayal yok oldu o anda. Şaşırmadı. Gülümsedi hafifçe:
“Söz vermiştim hayatım, biliyorum söz vermiştim...”
“Sen Aklı Başında Bir Adamsın Faruk”
Selma koşarak gelip telefonu kaldırdı. Mutfakta meşguldü telefon çalmaya başladığı zaman. Ellerini kuruladı önlüğüne ve neşeli bir sesle konuştu:
- Alo, buyurun?
- Merhaba Selma...
-Faruk sen misin? Ay ben de sabah sabah kim bu diyordum, nasılsın?
Faruk keyifli bir tonla cevap verdi:
- Gayet iyiyim. Turgay’a ulaşamadım. Yerinde yokmuş, geçen gün gittim yine bulamadım. Allah’tan ki, Handan Hanım oradaydı, onunla biraz oturduk, çay içtik.
- Aaa, hiç haberim yok. Bilmez misin Turgay’ı, hiçbir şey söylemez. Handan mutlaka haber vermiştir geldiğini. Kızlar nasıl?
- Çok iyiler. Ben doktora gittim. Çok yararlandım Selma, gerçekten teşekkür etmek istedim sana. Şimdi daha aydınlık bakıyorum önüme.
Selma sevinçli bir şekilde bağırdı:
- İnan buna çok sevindim Faruk. Ee, bunu kutlamak lazım değil mi?..
Faruk yutkundu:
- Ben de bunun için aramıştım. Bu pazar işiniz yoksa bir piknik yapalım. Benim davetlim olun. Ben evde yemek işlerini falan bilmem. Haşim Amca da gelirse sevinirim.
Selma bir kahkaha attı:
- Haşim Amcanı evden çıkartamazsın, hele piknik dersen hiç kıpırdatamazsın. Bence onu bir kenara koy. Biz gidelim.
Faruk çekingen bir şekilde sordu:
- Şey, Handan Hanıma da haber versek ayıp olur mu acaba?
Selma bağırdı:
- Aaa, neden olsun ayol! Ben telefon eder çağırırım. Ama senin davetin, sen de arasan iyi olur. Ne tatlıdır Handan canım... Çok iyi kızdır Faruk. Kızlar da bayıldılar...
Faruk telaşının anlaşılmaması için ne diyeceğini şaşırmıştı:
- Evet, son derece hanımefendi. O zaman ben arayıp söyleyeyim. Kızlara sürpriz yapmak istiyorum. Çocukları bunalttığımın farkındayım.
Selma memnun olmuştu bu değişiklikten:
- Sen aklı başında bir adamsın! Çabuk kurtuldun bu yanlıştan.
- Sizin sayenizde... Çok teşekkür ederim. O gün Handan Hanım da bir şeyler söyledi. Hepiniz haklısınız. Kendimle mücadele ediyorum işte. Haydi o zaman görüşürüz, tekrar ararım seni.
Selma telefonu kapattıktan sonra muzip bir suratla gülümsüyordu. Sevinmişti bu gelişmelere. Özellikle Faruk’un yanlışını anlamasına memnun olmuştu. Her şey iyiye gidiyordu artık...
Devamı Yarın