Tuna’nın hayata merhabası:
23.01.2012. Sabahın köründe cümbür cemaat yollara döküldük. Sakın yanlış anlaşılmasın. Sancı yok, rutin bir kontrol. Bebeğimiz 38 hafta 1 günlük. Muayeneye giriyoruz. Bugün doğum şekline ve zamanına karar verilecek. Emir doktordan
Ultrason ölçümleri yapılıyor. 3600gr civarı hala diyor doktorumuz. 3200-4000 gr arası doğacağını da eklemeyi unutmuyor. Sen bir idrarını boşalt, rahmine de bakalım diyor. İçeri girmeden boşalttım diyorum. E ama ultrasonda gördüm ben diyor. Gülüşüyoruz. Muayene sonucu rahim hala arkaya dönük, ve 2 cmlik açılma var. Bir de NST istiyor. İniyoruz odaya. O güne kadar girdiğim tüm NST’ler içinde neredeyse en düşük ağrıları gösteren bir grafikle tekrar yukarı çıkıyoruz. Kapı önü ana baba günü olmuş. Doktorumuz doğuma çıkmış. Tam 1 buçuk saat bekliyoruz sıramızı. Bu esnada sohbet ediyoruz bekleyenlerle. Solumda 30 haftalık hamile bir bayan. Normal doğumdan çok korkuyormuş. Sağımda bebek için tedavi gören genç bir çift. Erkek beklemekten sıkılmış, sinirli… Eşi onu sakinleştirmeye çalışıyor. Bir de 2.yi bekleyen bir bayan var. Sezeryan olmuş ilkinde. Ne kadar kötü bir deneyim olduğunu anlatıp gözlerimi yaşartıyor. Herkesin gözü karnımda. Oynak oğluma bakıyorlar. Bir de karnım aç sözde. Kıpır kıpır. Dalgalanıp duruyor. Nazar değecek korkuyorum, omuzlarımdaki şalı daha aşağı çekip karnımı örtmeye çalışıyorum. Bebekleri olmayan bayan karnıma dokunuyor. İnşallah ben de yaşarım birgün diyor. Şükrediyorum Rabbime defalarca… Sonra tuvaletim geliyor yine. Yan taraftaki tuvaletin kapısı kilitlenmiş. Giremiyorum. Aşağı inerken de eşime tembihliyorum. “Beni bekleme gir içeri, sezeryan istediğimi söyle, ama bugün, yoksa normali beklerim” Döndüğümde eşim içerde. Doktora “sanırım eşim söyledi” diyorum. “Evet” diyor. “ Sen nasıl istersen”
Hemen yatışım yapılıyor. Damar yolu açılıyor. EKG çekiliyor. Mosmor oluyor göğüs çevrem. Serumlar arka arkaya bağlanıyor. Bir iğne yapılıyor. Cesaret için mi diyorum. Hayır diyor hemşire. Çok susadım. Dilim damağım kupkuru. Vakit geçmek bilmiyor. Anesteziyle ilgili bilgilendirme yapmak için bir bayan geliyor yanıma. Hepsini anlatıyor. Spinal istedi doktorunuz, ne dersiniz diyor. Epidural ve spinal arası farkı öğreniyorum. Genel anestezi olsa diyorum, “hastanemiz pek sıcak bakmıyor genel anesteziye” diyor. Annemle gözgöze geliyorum. Kıpkırmızı olmuş yeşil gözleri. Tuvalete girip girip çıkıyor hıçkırıklarını duymayayım diye. Tamam diyorum. Doktorum geliyor. 14:15 gibi alacağız seni ameliyathaneye, hazır mısın diyor. Güçsüzüm, halsizim, sonradan fotograflardan gördüğüm kadarıyla yüzüm bembeyaz olmuş. Hazırım, artık dönüşü yok diyorum.
Saat 14:15. Sedyeye alıp beni asansöre doğru götürüyorlar. Annem öpüyor son kez, kayınvalidem korkma kızım, birazdan kavuşacaksınız diyor. Eşim elimi asansöre kadar sıkısıkı tutuyor. Yavaşça ayrılıyor ellerimiz kapı açılırken. Yukarı çıktığımızda eşim asansör kapısında karşılıyor beni. Koşmuş
Öylece bakışıyoruz. Bir şey diyemiyor… Öpüyor sadece. İçerde anezteziyle ilgili bilgiler veren bayan var (Semra’ydı galiba ismi) ve daha önceden görmediğim birkaç hemşire. Ağlamaya başlıyorum. Semra hanım “Bak tatlım, ağlamaya devam edersen ben de seninle birlikte muslukları açarım, burada durulmaz sonra” diyor. Duruş hakkında görsel olarak bilgi veriyor. Sakın ani hareket yapma diyor. Ben hem titriyorum hem ağlamaya devam ediyorum. “Titrerken nasıl yapacaksınız” diyorum dişlerim takırdayarak. Sıcacık olacaksın birazdan korkma diyor. Anestezimi yapacak olan başhekim geliyor. Memleketimden, öğretmenlikten, İngilizceden konuşuyoruz. Hiç hissetmiyorum o işlemi. Doktorum geliyor, bir el sallıyor bana doğru ve konuşmadan göremediğim o noktaya geçiyor. Başhekim acı hissediyor musun diyor. Hayır. Kesi yapılmış bile. Acı yok ama çekiştirmeleri hissediyorum. İçim bulanıyor birden. Tutuyorum kendimi. Sonra bir rahatlama. Tiz ama güçlü bir ağlama. Sanki orda değil gibiyim. Rüya sanki. Her şeyi duyamıyorum bile. Doğum saati 14:35 diyor doktorum. Saçı var mı, sarışın mı diyorum. Gülüşüyorlar. Başhekim “ kafanı sola çevirirsen oğlunu görebilirsin” diyor. Ağlıyor miniğim. Ben de ağlıyorum. Çocuk doktoru ilk kontrolünü gözlerim önünde yaparken zaman akmak bilmiyor. Sonra yanıma getiriyorlar. Yalıyor yanağımı, ben de dudağına bir öpücük konduruyorum. “Hoş geldin Tuna kuzum, çok güzelsin, maşallah sana “diyorum. Onu giydirmek için aşağı indiriyorlar. Ben dikiliyorum. Midem iyice bulanıyor. Ama kusamıyorum.
Saat 15:00. Odama gittiğimde Tunam çoktan ailenin diğer bireyleriyle tanışmış. Dehşet bir telefon trafiği. Arayan arayana. Sonradan öğrendim. Can babam ağlamış Tunamın ve benim iyi olduğumuzu öğrenince. Ömründe belki de ilk defa. Hep hatırlayacağım.
Hemen emziriyorum. Muhteşem bir duygu. Yumuk yumuk heryanı meleğimin. Hemşire geliyor. Annemler kilosunu soruyor. 4040gr ve 52 cm. Doktorum geliyor. Oğlumu seviyor. Zor çekip çıkardım sıpayı, kilosu çok iyi diyor.
Sonrası zaten çok çabuk gelişiyor.
TUNA KUZUM, ANNESİNİN CANKUŞU, HOŞGELDİN HAYATIMIZA. RABBİM ACINI VE YOKLUĞUNU YAŞATMASIN. ÖMRÜN UZUN VE SAĞLIKLI OLSUN… GÜZEL YAZILAR YAZILMIŞ OLSUN SANA… HAYATIM BOYUNCA EN KIYMETLİM OLACAKSIN…
Geç oldu kızlar, ama ancak fırsat buldum... Umarım çok uzun olmamıştır...