- Thread Starter
- #161
İslamiyetin ilk yıllarında müslümanlara yapılan eziyetler artmıştı. Üstelik de çok normal bir olay sayılıyordu. Bir süre sonra, müşrik kadınlar da erkeklere özendi. Ve onlar gibi işkence yapmaya başladı. Müslümanlar eğer fakir ya da köleyse, bu işkenceler bitmek bilmiyordu.
Büyük sahabilerden Hazreti Habbab, Ümmü Enmar adındaki zengin bir kadının kölesi idi. Birçok köle gibi müslüman olduğunda, bu kadın tarafından işkence gördü.
Ümmü Enmar çok insafsız biriydi. Kocasının kılıcını bir ateşte kızdırarak kor haline getirir ve Habbabı bağlatarak, o kılıçla başını kavururdu.
Peygamberimiz, Habbaba yapılan işkenceyi duyunca, (daha sonraki günlerde imana gelmesi ümidiyle) Ümmü Enmar'a beddua etmedi. Çünkü onun her duası hiç vakit geçmeden kabul ediliyordu.
Peygamberimiz, Habbabdan sabırlı olmasını istedi ve ellerini kaldırıp:
Ya Rabbi! Habbaba yardımcı ol! diye dua etti.
Bu kadar bir dua bile Ümmü Enmara yetti. Bu azgın kadın, çok kısa bir süre sonra, o güne kadar hiç görülmeyen bir hastalığa yakalandı. Mekkedeki köpekler her ne zaman havlasa, bu kadın da havlayarak ulumaya başlardı.
Ümmü Enmar, çok zengin bir kadındı. Bu dertten kurtulmak için birçok yere başvurdu. Danıştığı hekimler, ona başını ateşle dağlatması (yakması) gerektiğini söylüyorlardı. Ümmü Enmar hekimlere itiraz etti. Onları azarladı. Böyle bir tedavi şekli olmaz! diye bağırdı. Fakat havlaması o kadar artmıştı ki, sonunda mecbur kaldı. Bu işi yaptırmak için adam aradığında kimseyi bulamadı. Çünkü bütün Kureyşliler, Ümmü Enmar gibi zengin ve zalim bir kadının başını, (tedavi amacıyla olsa bile) yakmaktan korkuyordu.
Sonunda Ümmü Enmar, bu işi yapacak birini buldu. Ve kölesi Habbaba emir vererek, başını dağlamasını istedi.
Hazreti Habbab, onun emri üzerine bir demiri ateşte kızdırıyor ve (kısa bir süre önce başını kavuran) o kadının başını dağlıyordu.
Peygamber duası iste böyleydi.
Büyük sahabilerden Hazreti Habbab, Ümmü Enmar adındaki zengin bir kadının kölesi idi. Birçok köle gibi müslüman olduğunda, bu kadın tarafından işkence gördü.
Ümmü Enmar çok insafsız biriydi. Kocasının kılıcını bir ateşte kızdırarak kor haline getirir ve Habbabı bağlatarak, o kılıçla başını kavururdu.
Peygamberimiz, Habbaba yapılan işkenceyi duyunca, (daha sonraki günlerde imana gelmesi ümidiyle) Ümmü Enmar'a beddua etmedi. Çünkü onun her duası hiç vakit geçmeden kabul ediliyordu.
Peygamberimiz, Habbabdan sabırlı olmasını istedi ve ellerini kaldırıp:
Ya Rabbi! Habbaba yardımcı ol! diye dua etti.
Bu kadar bir dua bile Ümmü Enmara yetti. Bu azgın kadın, çok kısa bir süre sonra, o güne kadar hiç görülmeyen bir hastalığa yakalandı. Mekkedeki köpekler her ne zaman havlasa, bu kadın da havlayarak ulumaya başlardı.
Ümmü Enmar, çok zengin bir kadındı. Bu dertten kurtulmak için birçok yere başvurdu. Danıştığı hekimler, ona başını ateşle dağlatması (yakması) gerektiğini söylüyorlardı. Ümmü Enmar hekimlere itiraz etti. Onları azarladı. Böyle bir tedavi şekli olmaz! diye bağırdı. Fakat havlaması o kadar artmıştı ki, sonunda mecbur kaldı. Bu işi yaptırmak için adam aradığında kimseyi bulamadı. Çünkü bütün Kureyşliler, Ümmü Enmar gibi zengin ve zalim bir kadının başını, (tedavi amacıyla olsa bile) yakmaktan korkuyordu.
Sonunda Ümmü Enmar, bu işi yapacak birini buldu. Ve kölesi Habbaba emir vererek, başını dağlamasını istedi.
Hazreti Habbab, onun emri üzerine bir demiri ateşte kızdırıyor ve (kısa bir süre önce başını kavuran) o kadının başını dağlıyordu.
Peygamber duası iste böyleydi.