Ellerimi yüreğime götürdüm,
Ensemde boza pişirirken sevgili
Sandım ki başı okşanmak ister
Seğirtip yüzümü tırmalayan sevgi
Sen misin sahi?
Yanına vardıkça kalbimi kıran kurguların
Öksüzlüğünü mü anladın, örselenmiş duyguların
Ah! Şu gönül..
Peşinden koşar oldu, gülümseyen olguların
Ateş topuna döner yaklaşımlar
Ölmek gibi! soğuk gelir dokunuşlar,
Öylesine önemsiz, öylesine rast gele bakışlar
İstenmediğine nazire, ani kalkışlar
Solgun ve yorgun renkler, estetiği olmayan nakışlar,
Ellerimi yüreğime götürdüm, yine.
Elvanı hoş gözlerin sitemini yokladım
El üstünde tutmaya çalıştım.. niye kine.
O benden eksiltmeye çalıştıkça ışığını çokladım
Avuçlarıma bahar düştü, Hüda’dan
Secde gibi eğilip, papatyalar kokladım
Özlemim, derin kuyulara düşmüşçesine,
Yorgunluğumu yükledim, boğulmuşluğun nefesine
Bıktım mı sanırsın.. Ben yine hasretim..
Hasretim Canım. Cana can katan güzel sesine,
Ellerimi yüreğime götürdüm ki,
Ellerini tutmaya çalıştığım zifiri karanlıkta,
Elimi dikenlere vur da, kanat,
El olmak! içime sığmıyor..
Sende bu nümayiş, bende ki sefil sanat
Sen misin sahi?
Sözlerine, saltanat çadırı kurulur sandığım
Almaya çalıştığım, bulamadığım, can katı
Tozunda iğne aramak gibi samanlığın,
Ah! Yine zahmeti koluma taktı, yine loş oynattı
Acıyan can, acıdıkça vefaya döner gider talkına
Asık suratlara maalesef, bir buruk selam
Aldığımız bir ömürlük huzur hakkına..
Aldığı her ne ise, helal olsun vesselam..
Mehmet Sani Özel